Bu bayramı biz Altınoluk'ta annemlerle kutladık.Annem babam olmadan bayramın bayram olduğunu anlamıyorum ki ben.Onların yanında olmak sadece yapılması zorunlu bir görev değil benim için.Nasıl onlar bizimle mutlu oluyorsa, ben de onlarla hasret gideriyorum.Çocuklarımın onlarla daha çok vakit geçirmesini, onların değerini öğrenmesini istiyorum.Biz böyle büyüdük, onlarda öğrensin. Onların mutluluğu ve çocuklarımın mutluluğundan daha önemli ne olabilir ki hayatta...
Altınoluk bu mevsimde daha güzel göründü gözüme.Dallardan mandalina toplayıp, yemek harikaydı..
Zeytinler de olmuş, toplanmayı bekliyor.Annem bir kısmını bizim için toplamış.Eşimle biraz daha topladık bizde..
Bahçemiz küçük ama içinde neler yok ki.İki mandalina, bir portakal, birde limon ağacı,çeşit çeşit çicek,yanlarda hem siyah hemde beyaz üzüm asması.Burası bahçe girişi..
Portakallar henüz tam olmamış..
Bu çiceği ilk defa orada gördüm.Ne kadar güzel değil mi?
Rengi harika.Annem önümüzdeki bahar pembe renkli olanını da dikeceğini söyledi..
Bahçeden çıkalım, yolu geçip, deniz kenarına gelelim.Hava biraz serin olsa da güzeldi.Son gün lodos dolayısıyla fırtına vardı.Deniz kenarında bir kaç kişi ve boş masalar..
O dalgada balık tutmaya çalışanları unutmayalım..
Koyun ucunda Erbakan'ın evi var.Deniz kenarında kocaman bir arazi.
Bu evde tam deniz kenarında
Şimdi tekrar siteye dönelim.Yolu geçerken Kaz dağının manzarası.
Site neredeyse bomboş.Bir kaç yazlıkçı kalmış.Evler kapalı ama güz gülleri bütün güzellikleri ile açmış.İnsanın çok olmadığı yerde huzur var.
Kuşları çok seven Orhan amcanın evi.Duvardaki bütün kuşları o boyamış.Resimde çıkmamış ama uydu anteninde ve bacada bile kuş resimleri vardı.
Çicekler heryerden gülümsüyor bize.
Annemin sardunyeleri renk renk..
Duvarda son kalan kurutmalar.Bizimkileri geçen geldiğimizde almıştık.
Ve mandalina hasatımız.Elimiz kolumuz yani arabamız dolu geldik oralardan.
Altınoluktan dönmek pek zor geldi bana.Tatilden sonra işe başlamakta.Çok sıkıldığımda bu resimler moral olur artık..