31 Ocak 2011 Pazartesi

Değişik Bir Geri Dönüşüm Oldu...

Bir kaç ay önce sevdiğim bir arkadaşım bana ilginç bir pojesinden bahsetmişti.Çalıştığı yerde inşaat olduğunu, kalın bobinlerin sarıldığı makaraların bobinler bitince atıldığını görünce, arkadaşıyla bunlardan puf yapmayı düşündüklerini söyledi.Fikir çok hoşuma gitti.Sağolsun kendisi bunlardan birini bana da getirdi.Uzun bir süre balkonda bekledi, en sonunda yine hafta sonu projelerimden biri oldu.
 
Önce üstüne yastık diktim.Yastığı boncuk elyafla doldurdum.Bu elyafın özelliği diğer elyaf gibi toplanmaması.Yastığın dışına eski bir nevresimi kullandım.


Pufun üstüne evdeki bordo polardan kılıf diktim ve kenarlarına ponpon geçirdim.Poları pufun altından sıcak silikonla tutturdum.Ne yazıkki zımba makinam yok.Yoksa daha iyi olurdu.En altına tekrar polardan bir yuvarlak dikip yapıştırdım.Altı da düzgün olsun değilmi?
Sevimli ve kullanışlı oldu gibi..

28 Ocak 2011 Cuma

Mimlerim...

Sevgili Nestug ve sevgili Hobivakti beni mimlemişler..Konu kendime ait 7 özellik..Ayrıca Nestug bana bu ödülü göndermiş, teşekkür ederim..
İnsanın kendini anlatması zor ama ben elimden geldiğince anlatmaya çalışacağım.
1-Başak burcuyum ve bu burcun tipik özelliklerini taşıyorum.Titizim, yaptığım işi, bu en küçük bir elişi de olsa düzgün yapmaya çalışırım.Kolaya kaçmam, düzgün iş yapmayan insanları da eleştiririm.
2-Eleştiri derken, asla kalp kırmamaya çalışırım.Benimki biraz tatlı-sert durumudur.Olumluyumdur, olaylara pozitif yaklaşırım.
3-Basit uyanıklıklara sinir olurum.Sonuçta bu devirde hiçkimse enayi değil.Sıralarda önüme geçenlere, işlerini yaparken gereksiz zorluk çıkaranlara, yüzüne gülüp samimi olduğu insanların arkasından konuşanlara, alçakgönüllü davranışlarımı her türlü hak görenlere, iş yerinde riskli işleri üstüme yıkıp kenara çekilenlere  ve özellikle ukalalalık yapanlara aşırı sinirlenirim.
4-İnsan ilişkilerimde hep bir seviyeyi korumaya çalışırım, kavgalarla, bağrış çağrışla işim olmaz.Kelimelerin gücüne inanırım..
5-İyi niyetimin suistimal edilmesine, gereksiz kaba ve düşüncesiz tavırları kabul edemem.Empati kurmayı bilirim ama sürekli de benim bu sorunum var, ben sana böyle davranmakta haklıyım olayına da gelemem.
6-Disiplini ve sorumluluklarımı severim, her ne kadar bazen yeter desemde..
7-Üretici olmak ve  kendimi sürekli geliştirerek bir şeyler öğrenmek en büyük zevkim.Tam bir kitap kurduyum ve böyle olmaktan çok memnunum.. 
Ben bu mimi beni izleyen blogcu arkadaşlarıma göndermek istiyorum...

27 Ocak 2011 Perşembe

Keçe kuşlar...

Bu hafta yaptığım kuşlar.Modellerini sevgili Sesiber'in bloğundan aldım.

Mavili olanlar ablam için.Pembelilerin henüz sahibi yok.Genellikle bu tarz keçe çalışmalarında bir tane yapmayı beceremedim şimdiye kadar.Keçelerin renkleri bana kaç tane yapacağımı unutturuyor.Renklerle oynamak ve onların birbirine uyumunu sağlamak, benim için en güzel terapi oluyor..


26 Ocak 2011 Çarşamba

Che İntihar Etti - Petros Markaris

"...Atina'da, Olimpiyat köyü inşaatının hızla sürdüğü günlerde, işadamları pay kapma yarışındadırlar. Cunta döneminde işkence görüp hapis yatmış, sonradan iş hayatına atılmış bazı eski solcular birden intihar etmeye başlarlar. Ülkede büyük yankı uyandıran intiharların esrarını çözmeye kalkışan Dedektif Kostas Haritos, kendini geçmişin siyasal dosyalarının içinde bulacaktır..."

Bu kitap, Petros Markaris'in okuduğum ikinci kitabı oldu.Yazarın standart polisiye romanlarındaki şiddetten uzak anlatımı ve toplumsal olaylara yaklaşımı çok hoşuma gitti.Romanın kahramanı Komiser Haritos kızına tapan, ev hanımı olan eşiyle bir takım sıkıntılar yaşayan ve zeytinyğlı yemeklere bayılan mütevazi bir insan ve olayları mantık çerçevesinde çözmeye çalışan idealist bir polis.Romandan Yunanistan'ın Cunta dönemi hakkında kısa da olsa bilgiler ediniyorsunuz ve kendi ülkemizin tarihi ve sosyal yapısıyla benzerlikler yakalıyorsunuz.Şimdi elimde aynı yazarın üçüncü romanı var ve bu gidişle dilimize çevrilen bütün kitaplarını okuyacağımı düşünüyorum.

25 Ocak 2011 Salı

Anısı Olanlar-I...

Ailemden kalanlar, bana hediye gelenler evimin ve işyerimin her zaman başköşesinde durur.Dekorasyona uyup uymadıklarıı önemli değildir, sadece onlara bakmak bile beni rahatlatır.Hepsinin bana anlattığı bir anısı ve hikayesi vardır..Mesela bu tahta kutu anneme Bulgaristan'daki akrabalarından hediye gelmiş, en az 40 yıllık ve büfemin başköşesinde duruyor.

Babamın yıllarca kullandığı, küçükken evde sesi hiç kesilmeyen Facit makinesi.Şimdi işyerimdeki dolabın üstünde  bana bakıyor.Yaşı da benden büyüktür sanırım...
Eşimin yıllar önce İtalya'dan getirdiği kutularım.Tam bir kolleksiyoncu sayılamam ama  küçük mücevher kutularını toplamaya bayılıyorum.
Sedef işlemeli kutu yine eşimin, diğer tahta kutu Tülin ablamın hediyesi, gümüş kutu ise Safranbolu gezisinden.

24 Ocak 2011 Pazartesi

Hafta Sonu ve Yapılanlar....

Hafta sonunu hep iple çekerim, çalışan herkes gibi..Amacım sabahları bir saat fazla uyumak birde hobilerimle daha çok uğraşmaktır.Ama genelde evin işleri bunları engeller ve pazartesi işe yorgun giderim.Bu hafta sonu da farklı değildi ve hastaydım.Yinede aklımdakileri yapmadan duramadım.İlk önce Serpil'in hediye olarak göndediği lavanta keselerinden yaptım.Çok hoşuma gitti, bunları birde annemden getirdiğim dantellerle deneyeceğim.
Geçen yıl lojmana taşındığımızda salonuma tül diktirmiştim.Ne yazıkki terzi boyunu uzun tutmuş, tüllerim yerleri süpürüyordu.Ne zamandır aklımda onları kısaltmak vardı.Ülkemizdeki ustalık anlayışına söylene söylene tüllerimi kısaltıp, makine çektim.
(Not:Saksıları, 1 milyoncudan aldığım plastik kovaları evdeki iplerle sararak yaptım.Üzerleri süslenebilir ama daha karar vermedim.)

Gazeteliği yıllar önce bu şekilde almıştım.Ama zamanla üstündeki resimde bozulmalar oldu.Bende eskitme kısmını beğendiğim için sadece resim kısmını değiştirdim.




19 Ocak 2011 Çarşamba

Pembe, Gönlüm Sende...

 Küçüklüğümden beri pembe renk favorim olmuştur.Özellikle de toz pembe.Her ne kadar çok fazla bu renk  kıyafetim  olmasa da, içimde hala  küçük bir kızın ruhu saklı.
                            
İplerimi seçerkende hemen pembe renkler gözüme takılır.Bu ipi de görür görmez bayıldım.Tülin hanım'ın bloğundaki anlatımına göre şalı ördüm.Kendisi o kadar güzel anlatmışki, hem kolay hemde çok zevklli oldu benim için...


18 Ocak 2011 Salı

Hediyelerim....

Sevgili Serpil'in gönderdiği yılbaşı hediyelerim.Hepsi hazırlayan arkadaşım gibi zarif ve güzel.

14 Ocak 2011 Cuma

Tamamlananlar...

Geçen haftadan beri elimde sürünüyorlardı.Nihayet bunları bitirdim ama bende bu aç gözlülük varken daha çok yarımlarım olur...
Yeğenim için ördüğüm bere..Örneğini hazır bir bereden çıkardım.Hem kolay hem de zevkli oldu.Kesme yok, direkt bir dikdörtgen örüp birleştiriyoruz.Üstünden de büzdürülüyor..6 numara şişle Feza'nın kalın yünlü bir ipiyle ördüm. 


Eşime seyahatlerde kullanması için diktiğim küçük çanta..Suni deriden dikildi, dikerken dikiş makinamın iğnesini de kırdım.Fermuar kısmını elde diktim.Çantanın derisini bir milyonculardan çok ucuz bir fiyata almıştım.Çanta bitince gözüme çok sade geldi, üstüne de çapayı diktim..

Bunlarda Ateş böceğine yapılanlar..Annesi sesli oyuncak istedi.Süpriz yumurtaların içlerine nohut, mercimek ve küçük çanlardan koyup, dışlarına bir kılıf ördüm.Renkli olanları da Yasemin'in bloğundakiler gibi baykuş yapabilirmişim aslında...



11 Ocak 2011 Salı

Oradan Buradan...


Daha önceden yaptığım bir kaç şeyi eklemek istedim.Bugünlerde epey bir şeyle uğraşıyorum ama hiç birini tamamlayamadım hepsi yarım bekliyor..Elimdeki kitap çok heyecanlı ama onu bile bitiremedim.Birde evdekilerin sırayla hastalığı... Ama nedense bu sıra bana hiç uğramıyor.Uğrasa da ben anlamıyorum..

Bu kapı süsü tam bir geri dönüşüm projesi oldu.Gazete kağıtlarını kıvırarak bir rulo hazırladım.Eski bir kumaşla kapladım.Geniş kurdeleler kardeşimin düğününden.Üstteki süste kardeşim için aldığım nikah şekeri numunesiydi.Alttaki fiyonk bir çikalata kutusundan..Ben deniz kabuğu yapıştırdım ama başka şekillerde de süslenebilir..
İlk dikiş denemem mutfağıma perde oldu.Lojmanda oturduğum için çok pahalı bir kumaş kullanmak istemedim.Kumaşın metresini 1,5 TL'ye  Bursa pazarından almıştım.Tülin abla uzunluklarını ayarladı, kumaşı seçmemde yardımcı oldu.Uçlarına güpür geçtim.Kuşaklarını yanlarına da aynı kumaştan güller yaptım.Çok zevkliydi, bundan sonrakiler için cesaret verdi.İlk resim ne kadar uğraşsamda net çıkmadı.



7 Ocak 2011 Cuma

Notre Dame de Paris...

Victor Hugo'nun ünlü romanı Notre Damın Kamburunu ortaokul yıllarımda okumuştum.Annem, küçükken seyrettiğim filmini de günlerce unutmadığımı ve Kambur (Quasimodo) için ağladığımı anlatır..Bu romandan uyarlanarak sahnelenen Notre Dame de Paris müzikalini seyrederken bu anılar aklıma geldi.

Müzikale ilişkin biraz da ansiklopedik bilgi..Notre Dame de Paris, ilki Eylül 1998'de, Paris'te bulunan Paris Kongre Sarayı'nda oynanmış, müzikalin sözlerini Luc Plamondon yazmış, bestelerini Richard Cocciante yapmıştır..Fransa, Belçika, İsviçre ve Kanada gibi Fransızcanın anadil veya yoğun olarak kullanıldığı ülkelerin önemli şehirlerinde sahnelendikten sonra orijinal müzikalden daha kısa olan bir ingilizce versiyonu 2000 yılından itibaren Amerikada ve tam İngilizce versiyonu da Londra'da oynanmış olup müzikalin dünya çapında tanınıp sevilmesine vesile olmuştur. Çok büyük bir başarı yakalamış ve bir çok kere sahnelenmiştir (Alıntı-Wikipedia)

Müzikalde pek çok beste mevcut.Ama benim dinlemekten hiç bıkmadığım Belle şarkısı.Bu şarkıyı da sadece Fransızca olarak ve Galou'dan dinlemek harika..

Not:Bu sıralar sadece müzik dinleyesim var galiba..Bloğumda bir süre böyle gitsin bakalım..

Notre Dame de Paris...

Victor Hugo'nun ünlü romanı Notre Damın Kamburunu ortaokul yıllarımda okumuştum.Annem, küçükken seyrettiğim filmini de günlerce unutmadığımı ve Kambur (Quasimodo) için ağladığımı anlatır..Bu romandan uyarlanarak sahnelenen Notre Dame de Paris müzikalini seyrederken bu anılar aklıma geldi.

Müzikale ilişkin biraz da ansiklopedik bilgi..Notre Dame de Paris, ilki Eylül 1998'de, Paris'te bulunan Paris Kongre Sarayı'nda oynanmış, müzikalin sözlerini Luc Plamondon yazmış, bestelerini Richard Cocciante yapmıştır..Fransa, Belçika, İsviçre ve Kanada gibi Fransızcanın anadil veya yoğun olarak kullanıldığı ülkelerin önemli şehirlerinde sahnelendikten sonra orijinal müzikalden daha kısa olan bir ingilizce versiyonu 2000 yılından itibaren Amerikada ve tam İngilizce versiyonu da Londra'da oynanmış olup müzikalin dünya çapında tanınıp sevilmesine vesile olmuştur. Çok büyük bir başarı yakalamış ve bir çok kere sahnelenmiştir (Alıntı-Wikipedia)

Müzikalde pek çok beste mevcut.Ama benim dinlemekten hiç bıkmadığım Belle şarkısı.Bu şarkıyı da sadece Fransızca olarak ve Galou'dan dinlemek harika..

Not:Bu sıralar sadece müzik dinleyesim var galiba..Bloğumda bir süre böyle gitsin bakalım..

6 Ocak 2011 Perşembe

Blackmore's Night- Village Lanterne

Ruh halimin bana dahi bıkkınlık getirdiği , evdekilerin ve iştekilerin yanından kaçalım dediği anlarda yani bu sıralar en çok dinlediğim şarkı...

Not:Gitarist, efsanevi  Deep Purple  grubunun gitaristi Ritchie Blackmore..

4 Ocak 2011 Salı

Ateşböceğimin Örgüleri-II

Ateş böceğime ördüğüm süveterler.Aslında bir kaç ay önce bitmişti.Yaka ve kollarını  yeni tamamladım.