29 Kasım 2010 Pazartesi

Beş Dakikalık Yelek.....

Yeleği yapmam gerçekten 5 dakikamı aldı...Çünkü dikiş yok, sadece kesiliyor..Kumaşından dolayı kenarlarından atmıyor...Aslında üstümde bir şeyin fotoğrafını  göstermeyi sevmiyorum ama yeleğin duruşunu başka şekilde gösteremezdim....(Not:Uygun bir broşla daha da zarif olur....)

Kumaşın yakından görünüşü...Yün-Buklet cinsi..
Ne kadar uğraşsam da rengi ancak bu kadar belli oldu...Yeleğin açık halide aşağıda...

Katya sen bunun örgüsünü de yaparsın bence...

23 Kasım 2010 Salı

Öğretmenler Günü Hediyelerimiz...

Küçük oğlum anaokuluna gidiyor ve iki öğretmeni de yirmili yaşların başında...Okulumuzda velilerin para toplayarak öğretmene hediye alması yasak....Bu yüzden her Öğretmenler günü, yılbaşı ve Anneler gününde mutlaka ufakta olsa onlara bir şeyler hazırlıyorum...Bu sene de hediye paketimiz kolye, bere ve cüzdandan oluştu....

Cüzdanları Yasemin'in bloğundaki  anlatımına birazda kendimden eklemeler yaparak ördüm...İpim ise lif ipiyle, eskiden etamin işlenen simli iplerin karışımı....


Berelerimizin krem rengi olanı Tülin ablanın eseri...Modeli de fikri de o verdi...Bir de sağolsun yetiştiremem diye bir tanesini hediye etti...Ben ise tatilde hızımı alamadım bu berelerden dört tane daha ördüm...Yan taraflarını keçe çicek ve yaprakla süsledim...

20 Kasım 2010 Cumartesi

Amugurumi İnek maceram...

Amugurumi forumda birlikta ördüğümüz, sevgili Dileğin yapılışını anlattığı ineğim...Örerken çok zevk aldım ve arada güldüm...Küçük küçük parçalar ama keyifle örülüyor ve yüzüyle istediğiniz gibi oynayabiliyorsunuz..İlk yüzümüz böyle oldu..
Ailece bunun karabaş bir köpeğe benzettik..Ve yüzünü tekrar yaptım.Aslında niyetim seksi bir sarıkız yapmaktı, eh!  biraz montofon sarı kız oldu..Çanını ve ponponlarını da unutmadım...Ağız kısmı siyah çıkmış, aslında mürdüm rengi..Bu oyuncağımızda Ateş böceğime yapılanların yanına kondu.Son halimiz:


Not: 1)Dilekciğim tekrar çok teşekkür ederim..Yapılışını o kadar güzel açıkladın ki hiç zorlanmadım..
        2)Gözleri içeriden ısıtılarak sabitlenen gözlerden..Yani çıkması mümkün değil...(Aman bebek yutmasın      diyenler için)
        3) Ateş böceğim umarım seversin inekciğini..Teyzenin yapılacaklar listesinde senin için bir ördek bir de maymun var şimdi...

14 Kasım 2010 Pazar

Kurban Bayramı...

Benim ömrümde ırmaklar vardır sularında hayallerimi yüzdürdüğüm, benim ömrümde sevdiklerim vardır bayramlar ayrı geçince üzüldüğüm. Bayramınız mübarek olsun!

12 Kasım 2010 Cuma

Aynam ve Meleklerim...

Ahşap boyamayı internetten araştırarak öğrendim, kursuna gitmeye fırsatım olmadı..O yüzden yaptıklarımı çok acemi buluyorum...Yine de bloğumda olmalarını istedim....

                            Seramik objeyi önce eskitme boya ile boyayıp, üzerine ara ara yaldız sürdüm...

Salondaki aynam ve meleklerim...Ayna çerçevesini ahşap olarak aldım...Ben seramik ve ahşap objelerimi Ulus'ta eski Moda Çarşı'sının karşı binasında 2.kattaki bir dükkandan alıyorum..İsmini ne yazık ki bilmiyorum. ama en ucuz fiyata orada buluyorum.....Çerçevenin üstünü rölyef alçı ile kaplayıp, alçı kurumadan parmağımla şekiller oluşturdum...Yine üzerini eskitme boya ile boyayıp, süngerle yaldız geçtim...Melekleri de aynı şekilde boyadım..

11 Kasım 2010 Perşembe

Tunus İşi Örgülerim....

Bizim oralarda Tunus işi  örgüye Hasır örgü denir...Babaannem  eskiden Eskişehirde yaşayan Ermenilerden bu örgüyü öğrendiklerini anlatmıştı...Çok severim bu örgüyü, hem çabuk biter hemde dokuma gibi düzgün durur....Bende hem çocuklarıma hemde yeğenlerime bir çok şey ördüm...Ama elimde resmi kalanlar bunlar...



Kuş üzümüme ördüklerimden...
Bir arkadaşımın kızına örmüştüm...
Hırka ile yelek canım anneme ait...Bu örgüyü bana öğreten ve sevdiren bir taneme...

Ördüklerimden....

İki prenses yeğenim var benim...İkisi de su gibi güzel, bir içim su anlayacağınız...Geçen kış onlara bere-atkı takımlar örmüştüm...

10 Kasım 2010 Çarşamba

10 KASIM.....

Dağlarda tek tek
ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birden bire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar `üç' dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun kenarına kadar,
eğildi durdu.
Bıraksalar
ince uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon Ovası’na atlayacaktı...
                              
~ Nazım Hikmet RAN ~

8 Kasım 2010 Pazartesi

Yeni kolyem...

Hafta sonu bir takı dükkanında gezinirken maden dökümlerin arasından Mevlevili bir pandantif bulunca hazine bulmuş gibi oldum
Arasına koyacağım en uygun taş bu firuze taşıydı...
İkisinin bir aradaki duruşu ...

..(Not:Pandantif aslında değerli takılara verilen isim ama bu tarz şeylerin manevi değeri benim için daha büyük....)

6 Kasım 2010 Cumartesi

Bir Başkadır Benim Memleketim...(Eskişehir)

Eskişehir doğduğum, büyüdüğüm şehir...Bir tarafım yerli (yani manav), diğer tarafım  Bulgaristan göçmeni (yani muhacir)... İki farklı kültürün yaşandığı bir evde, Tatar, Çerkez,Gürcü ve Yörük kültürünün harmanlandığı bu şehirde büyüdüm ben...Eskişehir denince akla Tatarlar ve çiğbörek gelir..Aslında yerli halkı Manavlardır ve en önemli hamurişi haşhaşlı gözlemedir...Eskişehir'in ilk yerleşimi Odunpazarı semtidir..Akarbaşı bu semtin hemen yanında yer alır....Bir zamanlar büyükdedelerimin yaşadığı semt...İki katlı, büyük bahçeli bir ev....

İsmet İnönü Caddesi, şehrin ana caddelerinden...

İstasyon caddesi, Tren Garının olduğu eski cadde...
Köprübaşı, şehrin merkezi Porsuk nehrinin hemen yanında...
Kurşunlu Camii, Odunpazarı semtinde şehrin en eski ve en büyük camii..Benim ailem için önemi büyük eski bir Mevlevihane....
Madam Tadia oteli...Eski resimlerde yer alıyor ama ben büyüklerimden hiç duymadım...
Muttalip caddesi, şehrin aşağı kısımları, Göçmenlerin ve Tatarların ilk yerleştikleri bölge...
Odunpazarı semti ve Bademlik tepesi....
Sıcak Sular, şehrin merkezi ve hamamların olduğu bölge....
                               Vişnelik Mahallesi , küçükken pikniğe giderdik...O kadar güzel bahçeler vardı ki...
Yalaman Adası, Adalar bölgesi....Şimdi cafelerin, öğrencilerin mekanı....

Yunusemre Caddesi , benim büyüdüğüm sokaklar...Büyük beyaz bina Atatürk Lisesi...
Bu resimlere baktığım zaman ben bile inanamıyorum, o kadar büyük değişiklikler var ki....Üniversiteyi bitirip, çalışmak için Ankara'ya geldiğim 90'lı yıllarda Eskişehirde cadde ve sokaklar toz içinde, Porsuk pislik içinde ve kokuyordu...Ankara'yı çok beğenmiştim bu yüzden...Aradan 17 yıl geçti...Bu dönemde Eskişehir, Yılmaz Hoca sayesinde güzelleşti, tarihine sahip çıktı..Ankara için söze gerek yok sanırım....
Benim güzel, modern ve aydınlık şehrim ESKİŞEHİR....

4 Kasım 2010 Perşembe

Yemliha Beldesi ve Yamula HES

Cumhuriyet Bayramı'nın olduğu hafta benim için  çok hareketli geçti..İş sebebiyle Yamula Hidrelektrik Santralı'na gittim..Yamula HES 100 MW gücünde, Kızılırmak nehri üzerinde yapılmış olan bir santral... Kayseri'ye bağlı Yemliha Beldesinde ve  büyük bir sulama barajına sahip...Gittiğim yerlerin hem tarihi yerleri, hemde kültürleri ve adetleri her zaman ilgimi çekmiştir.Yemliha, Hatay'daki Yedi Uyurlardan birinin adıymış...Zaten belde Maraş- Göksun tarafından gelen yörükler tarafından 15. yüzyılda kurulmuş.. Marketlerde Yamula patlıcanı olarak satılan patlıcan bu bölgede yetiştiriliyor..Mevsimi olmadığı için biz göremedik..Santral, Beldenin hemen yanında..Her ne kadar Belde desemde çok gelişmiş bir yer değil, yolları bozuk tam bir köy havasında...


Gördüğüm evlerden en iyi durumda olanlardan biri buydu...Genelde evlerin çatıları yok, düz teras yapılmış... Bir İç Anadolu kasabası için ilginç geldi bana...
Yamula HES
Kızılırmak Nehri...

3 Kasım 2010 Çarşamba

Bursa'nın Ufak Tefek Taşları....

Geçen yıl bu zamanlar Bursa'dan iki dost ziyaretimize geldi...Altın Örgü forumdan tanıştığımız, konuşarak bir sürü ortak noktalar bulduğumuz yüreği sıcacık iki dost...İnternetin sahte dünyasına inat  gerçekten samimi arkadaşlar bulunacağını ispatlarcasına, o kadar uzak mesafeden sadece bizimle tanışmak için geldiler...Harika zaman geçirdik...Aradan bir sene geçti...Hep aklımızın bir köşesindeydi, ne zaman Bursa'dan geçsek, onları andık....Nihayet Tülin ablamla bir program yapıp, havalar soğumadan, söz verdiğimiz gibi Bursa'ya gidebildik.
Afyon'dan çok sevdiğimiz bir arkadaşımızda bize katıldı, ekip tamamlandı...
İlk olarak HamamlıKızık köyünde muhteşem bir manzara eşliğinde, odun sobası yanında köy kahvaltısı yaptık..

                              

Köy Kahvaltımız harikaydı....

Buğday geçirilen eski bir alet...Kızık köyü Oğuz boylarından olan bir Yörük köyü...

Kahvaltıdan sonra CumalıKızık köyüne gittik...
Köy meydanındaki tezgahlar...Kestaneler, dut reçelleri, cevizli ekmekler,erişteler...
Yazmalara ve iğne oyalarına vuruldum..
Köyün Camisi...Mimarisi çok ilginçti....
Daha sonra Bursa merkezine indik...
Bursa Ulu Camii..Çocukluğumda babam götürmüştü...Yeniden restore edilmiş hali muhteşem...Eski camileri gezmeye bayılıyorum...İnsana bir ferahlık duygusu ve huzur veriyorlar...
Koza Han ve Pirinç Han...Ne yazıkki havlu dükkanlarının fotoğraflarını çekmemişim,alışveriş etmekten unutmuşum...Bursa'dan Kara Tezgahda yapılan havlulardan aldım...Yeni süslü havlulara inat çok sade bir havlu ama eskiden kullandığımız kalın gerçek havlulara benziyor...Zaten Kara Tezgah da eski tezgahlara verilen isimmiş...Sentetik katmadan sadece pamuktan üretim yapılıyormuş...
Akşam hızlı tren aktarmalı otobüs seferini ucu ucuna yakaladık...Hep aklımda olan kestane şekerini de unuttum bu arada....
Bursa hep bir ritüller şehridir benim için...Küçükken her sene tatile Erdek-Ocaklar köyüne giderdik...O yıllarda Eskişehirliler tatillerini Kumla ve Erdek'te geçirirdi..Tatil dönüşü  Bursa'dan geçerken önce kestane şekeri alınır, sonra büyük yarma şeftalilerden, Karacabey'den çuvalla kırmızı soğan, Uluğbey'den köy ekmeği alınarak eve varılırdı...Çocukluğumun her tatil dönüşü bu ritüller devam ederdi...Şimdi ben aynısını uygulamaya çalışıyorum ama sanırım hiç bir şeyin eski tadı yok...
Gezimiz bir gündü, rüya gibi geçti...Dost yüzler, dost sohbetler içimizi ısıttı...O kadar güzel ağırlandık ki, kendimizi misafir olarak değil, evimizde hissettik..Güzel ev sahipliğiniz için çok teşekkür ederim Rukiye, Saadet abla ve Müge...En çokta sıcak dostluğunuz için....Bursa ile ilgili güzel anılarıma bir tane daha eklendi...