3 Kasım 2010 Çarşamba

Bursa'nın Ufak Tefek Taşları....

Geçen yıl bu zamanlar Bursa'dan iki dost ziyaretimize geldi...Altın Örgü forumdan tanıştığımız, konuşarak bir sürü ortak noktalar bulduğumuz yüreği sıcacık iki dost...İnternetin sahte dünyasına inat  gerçekten samimi arkadaşlar bulunacağını ispatlarcasına, o kadar uzak mesafeden sadece bizimle tanışmak için geldiler...Harika zaman geçirdik...Aradan bir sene geçti...Hep aklımızın bir köşesindeydi, ne zaman Bursa'dan geçsek, onları andık....Nihayet Tülin ablamla bir program yapıp, havalar soğumadan, söz verdiğimiz gibi Bursa'ya gidebildik.
Afyon'dan çok sevdiğimiz bir arkadaşımızda bize katıldı, ekip tamamlandı...
İlk olarak HamamlıKızık köyünde muhteşem bir manzara eşliğinde, odun sobası yanında köy kahvaltısı yaptık..

                              

Köy Kahvaltımız harikaydı....

Buğday geçirilen eski bir alet...Kızık köyü Oğuz boylarından olan bir Yörük köyü...

Kahvaltıdan sonra CumalıKızık köyüne gittik...
Köy meydanındaki tezgahlar...Kestaneler, dut reçelleri, cevizli ekmekler,erişteler...
Yazmalara ve iğne oyalarına vuruldum..
Köyün Camisi...Mimarisi çok ilginçti....
Daha sonra Bursa merkezine indik...
Bursa Ulu Camii..Çocukluğumda babam götürmüştü...Yeniden restore edilmiş hali muhteşem...Eski camileri gezmeye bayılıyorum...İnsana bir ferahlık duygusu ve huzur veriyorlar...
Koza Han ve Pirinç Han...Ne yazıkki havlu dükkanlarının fotoğraflarını çekmemişim,alışveriş etmekten unutmuşum...Bursa'dan Kara Tezgahda yapılan havlulardan aldım...Yeni süslü havlulara inat çok sade bir havlu ama eskiden kullandığımız kalın gerçek havlulara benziyor...Zaten Kara Tezgah da eski tezgahlara verilen isimmiş...Sentetik katmadan sadece pamuktan üretim yapılıyormuş...
Akşam hızlı tren aktarmalı otobüs seferini ucu ucuna yakaladık...Hep aklımda olan kestane şekerini de unuttum bu arada....
Bursa hep bir ritüller şehridir benim için...Küçükken her sene tatile Erdek-Ocaklar köyüne giderdik...O yıllarda Eskişehirliler tatillerini Kumla ve Erdek'te geçirirdi..Tatil dönüşü  Bursa'dan geçerken önce kestane şekeri alınır, sonra büyük yarma şeftalilerden, Karacabey'den çuvalla kırmızı soğan, Uluğbey'den köy ekmeği alınarak eve varılırdı...Çocukluğumun her tatil dönüşü bu ritüller devam ederdi...Şimdi ben aynısını uygulamaya çalışıyorum ama sanırım hiç bir şeyin eski tadı yok...
Gezimiz bir gündü, rüya gibi geçti...Dost yüzler, dost sohbetler içimizi ısıttı...O kadar güzel ağırlandık ki, kendimizi misafir olarak değil, evimizde hissettik..Güzel ev sahipliğiniz için çok teşekkür ederim Rukiye, Saadet abla ve Müge...En çokta sıcak dostluğunuz için....Bursa ile ilgili güzel anılarıma bir tane daha eklendi...



4 yorum:

  1. Gittim geldim kahvaltıya baktım, bu bize yapılmaz ki böyle de yenilmez ki:)))Yedikleriniz içtikleriniz sizin olsun gezdiklerinizi anlatın diyeceğim ama asıl keyfin o kahvaltı anında paylaşılanlar olduğunu düşünüp kıskanmadan da edemiyorum...

    YanıtlaSil
  2. Sorma Fiamma, Tülin abla hep yerken görüntüledi beni.. Zamanımızın çoğunu orada geçirdik zaten...
    Seni de bekleriz Ankara'ya...Her ne kadar orası kadar olmasa da Kalemizde güzel....

    YanıtlaSil
  3. Görüntüledikde ne oldu bi'tanem?
    Yayınladıkmı da ;))
    Sır gibi saklıyoruz o harika görüntülerini.
    Canımsın.

    YanıtlaSil
  4. Ah ne kadar güzel görünüyor herşey. Canınıza, ayaklarınıza sağlık. Gelemediğim için okadar üzgünümki.

    YanıtlaSil