İstanbul'u her zaman çok sevmişimdir. Tarihi, doğası ve illaki de Boğazı. Ama hem pahalı olması hem kalabalığı hem de kötü kentleşme yüzünden uzun süre yaşamayı hiç düşünmedim. Kısa zamanlarda gezip gelmek daha cazip geldi bana.Yakınlarım ve arkadaşlarım da Avrupa yakasında yaşadıkları için Anadolu yakasını pek görmedim.
Geçen hafta kongre için İstanbul'daydım. Kongre Yeşilköy'de CNR fuar merkezindeydi. Sevimsiz ve dağbaşında bir yer. İşin komiği ise büyük enerji firmalarının sponsor olduğu mekanda ne içecek su ne de çay verildi. Her şey inanılmaz pahalıydı. Kaldığımız Kurumun misafirhanesinin güzelliği durumu biraz kurtardı. Son gün Ankara'ya gitmeden çok sevdiğim bir arkadaşımın yanına da uğradım. Ne kadar iyi etmişim. Kendisi tarihi Kadıköy çarşısında bir kitabevinde çalışıyor. Hep çalıştığı yerin güzelliğinden bahsediyordu, o güzellikleri ben de görmüş oldum. İlk defa İstanbul'da yaşayabileciğim bir semt buldum. Sevimli, tarihi ve cıvıl cıvıl bir yer.
Öğle yemeğimizi Ritza'da yedik.Ev yemeklerinin
sunulduğu küçük ve şirin bir restaurant.
Dükkanın sahiplerinden ve aynı zamanda o güzel yemekleri yapan Hilde teyze Abhaza kökenli. Babası Eskişehirli olduğu için kısa zamanda sıcacık bir sohbet oluştu aramızda.Ritsa, Abhazya'da bir gölün ismi.
Surp Takavor Ermeni Kilisesi Mühürdar caddesinde.17 yüzyılda yapılmış.
Timsahlı meydan. Yine ilginç ve tarihi bir yer..
Aya Efimia Rum Kilisesi.
Hacı Bekir Şekercisi. Lokumları enfesti, Ankara'da da çok beğenildi.
Ama ben ilk defa denediğim demir hindi şurubunu daha çok sevdim.
Baylan Pastanesi. Hacı Bekir'in hemen karşısında..
Küçük meydanda Kızılderilerin gösterisi. Çaldıkları müzik enfesti. CD'lerini almadığıma pişman oldum.
Eyüp Sabri Tuncer kolonyalarının satıldığı eski bir dükkan.
Akmar pasajını gezmemek olmazdı.Arkadaşımın tavsiyesiyle doğal taşlar satan ilginç bir dükkana gittim. Dükkanın sahibi Sedat amca ile sonradan tanıştım. Bu kısım da başka bir postun konusu olsun.
Son olarak Moda'da büyüyen Deniz Kavukçuoğlu'nun kitabı ile bitirmek istiyorum .Milka Şarküteri, içinde 1902'lerden kalma ilaç yapma aletlerin olduğu Yeni Moda Eczanesi, köşkler...Bu kitap gezdiğim yerleri daha iyi tanıttı bana..
Bir gün yolunuz Mühürdar'a düşerse, dost sohbetler dost insanlar ararsanız dediğim yerlere bir uğrayın. Pişman olmazsınız.İçiniz ısınır ve kendinizi daha zengin hissedersiniz. Bu arada İnce Saz'da size eşlik etsin..
Çok yoğun günler yaşıyorum.İnanılmaz bir iş temposu, müthiş bir motivasyon eksikliği.Geçen hafta ve bu haftanın nasıl geçtiğini anlamadım .Aslında geçen hafta kongre için gittiğim İstanbul'un yeni keşfettiğim yerlerini ekleyecektim ama bu sanatçıyı öne almak istedim.
Sevgili Yeliz sayesinde tanıştım Lhasa ile.Daha önceden dinlemişliğim vardı ama gerekli özeni vermemişim.Şimdi sürekli dinliyorum, dinledikçe kendimi yollarda hissediyorum.Kaçmak, yollarda olmak ne güzel bir duygu.İşte Lhasa bunları hissettirdi bana.Sizlerle de paylaşmak istedim..
Not:Lhasa De Sela 2010 yılında 38 yaşında kanserden hayatını kaybetmiş genç bir sanatçı.Hüzünlü bir ses, hüzünlü bir hayat...
Karşımdasın işte... Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni. Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim. Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim. Tıkandığım o an, Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte, Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim. Ellerim boşlukta, ben darda kaldım. Ellerim buz gibi, ben harda kaldım. Bir senfoni vardı kulağımda çalınan, bitti artık hepsi...
Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme. Bakış açım belli oldu yine. Geride kalan, ardından bakar gidenlerin. Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim. Dağlara çarptım her esişimde. Yollara küfrettim her gidişinde.
Demiştim sana hatırlarsan: “Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil, ‘zamanla bırakmamak’tir..” Şimdi bana, geçen o zamanın Unutulmaz sancısı kalır
Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim? Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...
Daha önce hazırladığım lavanta keselerinin bu sefer küçüklerini yaptım.Arkadaşımın oğlunun kına gecesi için süpriz olacak.Benimkilerin sayısı fazla değil, sadece yakınlar için düşünüldü.İsterse devamını da yapacağım.Kumaşı sevgili arkadaşım Serpil gönderdi.Bu lavanta keselerini de onunkilerden esinlenerek hazırlıyorum.
Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama Yarım saat erkene kurulsun saatin. Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin.. Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin.
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin... Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin. Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart, Çek kızarmış ekmek kokusunu içine, Bak güzelim kahvaltının keyfine. Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis, Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin.. Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.
Sonra koş git işine,dünden,önceki günden, Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla, Ohhh şöyle bir hafifle Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için "alo "de Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa..
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak Çiçek görürsen kokla,köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından makas al. Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı, sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi? Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor.. Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak.
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun.. Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun.. Saklama tabakları, bardakları misafire Sizden ala misafir mi var bu dünyada Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil, Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının.. Gece evinde, dostların olsun Sohbetin yemeğin, kahkahan olsun..
Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun? Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!
CAN YÜCEL
Not:Hafta sonu arkadaşlarımla Eskişehir'deydik.Orada sevdiğim bir yakınımın vefatını öğrendim.Keşke dedim daha çok arasaydım, keşke hiç olumsuzluklar olmasaydı.Bu vefat ile Eskişehir'de çocukluğumu bıraktığımı bir kere daha hissettim..
Bazı marketlerdeki sepetlere özellikle bakarım.Bazen o kadar güzel ve ilginç şeylere rastlarım ki.Bu perdeyi de büyük bir markette sepette buldum.Fiyatı çok ucuzdu ve leke tutmayan ince bir kumaştı.
Biri balkonuma olmak üzere iki tane örtü oldu kendisi.Kenarlarını overlok yaptım.Uçlarına da evde olan harcı geçirdim.En üstteki örtü ise çeyizimden kalma.Annem o yıllarda Almanya'dan getirenlerden almış.Elimde bir sürü parça var, kırkyama işini de öğrenirsem onları da değerlendireceğim.
Balkonda duran iyice eskimiş çekmeceli plastik bir dolabım vardı.Ne zamandır gözüme çarpıyordu.Pazar günü onun içinde bir iyilik düşündüm.Aslında kumaşla kaplamayı planlıyordum ama kumaşları karıştırırken annemden getirdiğim ortası yırtık bir masa örtüsü elime geçti.O anda aklıma bir fikir geldi.(Bu ruh halimi çok komik buluyorum ben.Resmen beynimde bir ampül yanıyor.)
İşte o masa örtüsünün fırfır kısmını çıkardım ve sıcak silikonla çekmecelerin kenarlarına yapıştırdım.
Üst kısmıda yine parça kırmızı polar, kurdele ve plastik dantelle süsledim.Pek süslü olmuş değil mi?
Büyüğüm bu sene 7.sınıfta ve pazar günü SBS'ye girecek.Bu ağır çalışma temposundan ve sınav stresinden uzaklaşsın diye ailece akşamları onun seveceği bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.Film seyretmeyi çok seviyor ama yaşıtları gibi genelde macera filmleri tabii.Koro filmini önerdiğimde pek istemedi ama filmi seyrettikten sonra hepimiz etkisinde kaldık.En çok sevindiğim şey ise müziklerini onun da beğenmesi oldu.Çocuklarımın müzik ve kitap zevkinin gelişmesi en önemli şeylerden bence.Sırada "Ölü Ozanlar Derneği" filmi var.Umarım onu da bizim kadar sever..
Geçen hafta sonu evde olan çay ve kahve kutularını kapladım.
Malzemem yine parça polar, kurdele ve keçe süsler.Yapımı kısa süren, kolay bir proje oldu.Sıcak silikonla poları kutuya sardım, ortasına kurdele ve keçeler yerleştirdim.