Ahu Sağlam'dan dinlediğim bu türkü beni yıllar öncesine götürdü.Yıl 1980 sonrası.Onlu yaşlardayım, tatil için Ocaklar köyünde Esen pansiyondayız.O yıllar Türk Sanat müziği modası var, türküler ise hep aynı formda çalınıp, söyleniyor.Bende halk müziğini küçümsüyorum, Emel Sayın'ın şarkıları aklımda ve dilimde.O yaz her çay bahçesinde küçük çapta ses yarışmaları düzenleniyor.Bizde birine katılmışız, tahta masalar ve sandalyelerde yarışmacıları seyrediyoruz.Sonra yaşlı bir balıkçı amca sahneye çıkıyor.Elinde kudüm tarzı bir müzik aleti ve Haydar Haydar'ı söylemeye başlıyor. Çarpıldığımı hatırlıyorum, türkülerin bu şekilde yorumlanmasını aklım almıyor.Nasıl alsın biz Yurttan Sesler korosundan türküleri öğrenen, derinlemesine düşünmesi ve öğrenmesi istenmeyen 80 kuşağı çocuklarıyız..
Aradan yaklaşık 30 yıl geçti.Ama aynı sahne zaman zaman canlanır gözümde , aynı Çağan Irmak'ın filminden bir sahne. Nereden çıktığı belli olmayan o balıkçı amca o gün kalbimi türkülere açtı, Ruhi Su ile kazınmayacak şekilde yerleşti.Hani bugün Eylül'ün 12'si ya, bu türkü bana o ruhsuz kuşaktan olmadığımı en güzel şekilde hissettiriyor.Sadece sizinle de paylaşmak istedim...
Canım Nazan'ım, iy ki seni tanımışım, farkındalığını çok seviyorum.
YanıtlaSilTurkuler bence de cok guzel. Ozellikle uzaklarda yasayinca daha da farkina variyorsun ozellikle farkli tarzlarda yorumlanmasini seviyorum. Muslum Gurses, Ruhi Su,Neset Ertas, Can Gox yorumlarini biliyorum ve bu sarkiya sanki erkek sesi gidiyor :)
YanıtlaSil