11 Kasım 2010 Perşembe
Ördüklerimden....
İki prenses yeğenim var benim...İkisi de su gibi güzel, bir içim su anlayacağınız...Geçen kış onlara bere-atkı takımlar örmüştüm...
10 Kasım 2010 Çarşamba
10 KASIM.....
Dağlarda tek tek
ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birden bire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar `üç' dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun kenarına kadar,
eğildi durdu.
Bıraksalar
ince uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon Ovası’na atlayacaktı...
~ Nazım Hikmet RAN ~
8 Kasım 2010 Pazartesi
Yeni kolyem...
6 Kasım 2010 Cumartesi
Bir Başkadır Benim Memleketim...(Eskişehir)
Eskişehir doğduğum, büyüdüğüm şehir...Bir tarafım yerli (yani manav), diğer tarafım Bulgaristan göçmeni (yani muhacir)... İki farklı kültürün yaşandığı bir evde, Tatar, Çerkez,Gürcü ve Yörük kültürünün harmanlandığı bu şehirde büyüdüm ben...Eskişehir denince akla Tatarlar ve çiğbörek gelir..Aslında yerli halkı Manavlardır ve en önemli hamurişi haşhaşlı gözlemedir...Eskişehir'in ilk yerleşimi Odunpazarı semtidir..Akarbaşı bu semtin hemen yanında yer alır....Bir zamanlar büyükdedelerimin yaşadığı semt...İki katlı, büyük bahçeli bir ev....
İsmet İnönü Caddesi, şehrin ana caddelerinden...
İstasyon caddesi, Tren Garının olduğu eski cadde...
Köprübaşı, şehrin merkezi Porsuk nehrinin hemen yanında...
Kurşunlu Camii, Odunpazarı semtinde şehrin en eski ve en büyük camii..Benim ailem için önemi büyük eski bir Mevlevihane....
Madam Tadia oteli...Eski resimlerde yer alıyor ama ben büyüklerimden hiç duymadım...
Muttalip caddesi, şehrin aşağı kısımları, Göçmenlerin ve Tatarların ilk yerleştikleri bölge...
Odunpazarı semti ve Bademlik tepesi....
Sıcak Sular, şehrin merkezi ve hamamların olduğu bölge....
Vişnelik Mahallesi , küçükken pikniğe giderdik...O kadar güzel bahçeler vardı ki...Yalaman Adası, Adalar bölgesi....Şimdi cafelerin, öğrencilerin mekanı....
Yunusemre Caddesi , benim büyüdüğüm sokaklar...Büyük beyaz bina Atatürk Lisesi...
Bu resimlere baktığım zaman ben bile inanamıyorum, o kadar büyük değişiklikler var ki....Üniversiteyi bitirip, çalışmak için Ankara'ya geldiğim 90'lı yıllarda Eskişehirde cadde ve sokaklar toz içinde, Porsuk pislik içinde ve kokuyordu...Ankara'yı çok beğenmiştim bu yüzden...Aradan 17 yıl geçti...Bu dönemde Eskişehir, Yılmaz Hoca sayesinde güzelleşti, tarihine sahip çıktı..Ankara için söze gerek yok sanırım....
Benim güzel, modern ve aydınlık şehrim ESKİŞEHİR....
4 Kasım 2010 Perşembe
Yemliha Beldesi ve Yamula HES
Cumhuriyet Bayramı'nın olduğu hafta benim için çok hareketli geçti..İş sebebiyle Yamula Hidrelektrik Santralı'na gittim..Yamula HES 100 MW gücünde, Kızılırmak nehri üzerinde yapılmış olan bir santral... Kayseri'ye bağlı Yemliha Beldesinde ve büyük bir sulama barajına sahip...Gittiğim yerlerin hem tarihi yerleri, hemde kültürleri ve adetleri her zaman ilgimi çekmiştir.Yemliha, Hatay'daki Yedi Uyurlardan birinin adıymış...Zaten belde Maraş- Göksun tarafından gelen yörükler tarafından 15. yüzyılda kurulmuş.. Marketlerde Yamula patlıcanı olarak satılan patlıcan bu bölgede yetiştiriliyor..Mevsimi olmadığı için biz göremedik..Santral, Beldenin hemen yanında..Her ne kadar Belde desemde çok gelişmiş bir yer değil, yolları bozuk tam bir köy havasında...
Gördüğüm evlerden en iyi durumda olanlardan biri buydu...Genelde evlerin çatıları yok, düz teras yapılmış... Bir İç Anadolu kasabası için ilginç geldi bana...
Gördüğüm evlerden en iyi durumda olanlardan biri buydu...Genelde evlerin çatıları yok, düz teras yapılmış... Bir İç Anadolu kasabası için ilginç geldi bana...
Yamula HES
Kızılırmak Nehri...
3 Kasım 2010 Çarşamba
Bursa'nın Ufak Tefek Taşları....
Geçen yıl bu zamanlar Bursa'dan iki dost ziyaretimize geldi...Altın Örgü forumdan tanıştığımız, konuşarak bir sürü ortak noktalar bulduğumuz yüreği sıcacık iki dost...İnternetin sahte dünyasına inat gerçekten samimi arkadaşlar bulunacağını ispatlarcasına, o kadar uzak mesafeden sadece bizimle tanışmak için geldiler...Harika zaman geçirdik...Aradan bir sene geçti...Hep aklımızın bir köşesindeydi, ne zaman Bursa'dan geçsek, onları andık....Nihayet Tülin ablamla bir program yapıp, havalar soğumadan, söz verdiğimiz gibi Bursa'ya gidebildik.
Afyon'dan çok sevdiğimiz bir arkadaşımızda bize katıldı, ekip tamamlandı...
İlk olarak HamamlıKızık köyünde muhteşem bir manzara eşliğinde, odun sobası yanında köy kahvaltısı yaptık..
Afyon'dan çok sevdiğimiz bir arkadaşımızda bize katıldı, ekip tamamlandı...
İlk olarak HamamlıKızık köyünde muhteşem bir manzara eşliğinde, odun sobası yanında köy kahvaltısı yaptık..
Köy Kahvaltımız harikaydı....
Buğday geçirilen eski bir alet...Kızık köyü Oğuz boylarından olan bir Yörük köyü...
Kahvaltıdan sonra CumalıKızık köyüne gittik...
Köy meydanındaki tezgahlar...Kestaneler, dut reçelleri, cevizli ekmekler,erişteler...
Yazmalara ve iğne oyalarına vuruldum..
Köyün Camisi...Mimarisi çok ilginçti....
Daha sonra Bursa merkezine indik...
Bursa Ulu Camii..Çocukluğumda babam götürmüştü...Yeniden restore edilmiş hali muhteşem...Eski camileri gezmeye bayılıyorum...İnsana bir ferahlık duygusu ve huzur veriyorlar...
Koza Han ve Pirinç Han...Ne yazıkki havlu dükkanlarının fotoğraflarını çekmemişim,alışveriş etmekten unutmuşum...Bursa'dan Kara Tezgahda yapılan havlulardan aldım...Yeni süslü havlulara inat çok sade bir havlu ama eskiden kullandığımız kalın gerçek havlulara benziyor...Zaten Kara Tezgah da eski tezgahlara verilen isimmiş...Sentetik katmadan sadece pamuktan üretim yapılıyormuş...
Akşam hızlı tren aktarmalı otobüs seferini ucu ucuna yakaladık...Hep aklımda olan kestane şekerini de unuttum bu arada....
Bursa hep bir ritüller şehridir benim için...Küçükken her sene tatile Erdek-Ocaklar köyüne giderdik...O yıllarda Eskişehirliler tatillerini Kumla ve Erdek'te geçirirdi..Tatil dönüşü Bursa'dan geçerken önce kestane şekeri alınır, sonra büyük yarma şeftalilerden, Karacabey'den çuvalla kırmızı soğan, Uluğbey'den köy ekmeği alınarak eve varılırdı...Çocukluğumun her tatil dönüşü bu ritüller devam ederdi...Şimdi ben aynısını uygulamaya çalışıyorum ama sanırım hiç bir şeyin eski tadı yok...
Gezimiz bir gündü, rüya gibi geçti...Dost yüzler, dost sohbetler içimizi ısıttı...O kadar güzel ağırlandık ki, kendimizi misafir olarak değil, evimizde hissettik..Güzel ev sahipliğiniz için çok teşekkür ederim Rukiye, Saadet abla ve Müge...En çokta sıcak dostluğunuz için....Bursa ile ilgili güzel anılarıma bir tane daha eklendi...
1 Kasım 2010 Pazartesi
Son Yapılanlar...
Hepsi kalpleri sıcacık, sevgili dostlarıma yapıldı...
Küçük ajandaları keçe ile kaplayıp, üzerilerine işlediğim kanaviçeleri yerleştirdim...
Kaftan anahtarlıklarımı yaparken, sevgili Serpil'in kaftanlarından esinlendim...
Duvar süsünü küçük bir prenses için hazırladım, umarım sever....
Kaftan anahtarlıklarımı yaparken, sevgili Serpil'in kaftanlarından esinlendim...
İkinci makyaj çantası denemem gezmeyi çok seven bir dostuma gitti.. ...Kumaşını Yurtdışından almıştım...
Kalp nazarlıklarım...Bu modeli yapmayı çok seviyorum...Her seferinden farklı boncuklar kullanıyorum...
Kuşlu nazarlığım, şu sıralar iş hayatında sıkıntılar yaşayan sevgili dostuma güzel haberler getirmesi ve uğurlu gelmesi dileğiyle yapıldı...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)