30 Aralık 2010 Perşembe

İyi Yıllar...

MIRILDANDIKLARIM

Kırdın mı incittin mi birilerini
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler.
Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda?
Yeniden düşünmeliyim
Dostluklarımı, ilişkilerimi
Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
Borçlarımı ödedim mi?
Doğru seçtim mi soruların fiillerini?
Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış,
giysilerim ütülü, odam düzenli mi?
Geri verdim mi aldıklarımı:
Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları,
Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi?
Yokladım mı duygularımı
Hala sevebiliyor muyum insanları?
Ovmalı gümüşleri, bakırlarımı; cila geçmeli ahşaplarıma
ovmalı umutları
Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan
Ey uzak akrabalarım, üvey aşklarım
Mevsim sonu dostlarım, işporta malı ayrılıklar
Arkadaş ölümleri, dost hançerleri, talan ettiğimiz zulalar
Gece telefonları, ıssız konuşmalar
Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler
Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey
O kadar çok anlattım ki
Kendime kaldım anlatmaktan...
Bunaldım kendisiyle boğuşmasını
Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan
Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan,
Ofset duyarlılıklardan
Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum
'içtenliğin' yada 'dünya görüşünün' kirletmediği
Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum
Aranıp duruyorum adresini yitirdiğim insanları
vitrin camlarına yansıyan yüzlerde
Bilmiyorum kalmış mıdır adresini yüzlerinde taşıyan insanlar
Hala bir umut var mıdır
Çikmaz bir sokağa benzeyen bu avare avunması vitrinlerde
Ne çıkmaz sokaktayım nede mutsuz
Sadece rüzgarlardan daha güçlü olmak istiyorum o kadar
Açık denizlerde nice yolculuklara yelken açarken
Kış güneşinin mutlu ettigi bir kedi gibi mutlu, emin, tasasız
Sere serpe ve keyifli olmak tek isteğim ve dileğim
senin ve benim , yani bizim için...

MURATHAN MUNGAN

29 Aralık 2010 Çarşamba

Yılbaşı Hediyelerine devam-IV

Küçük oğlumun öğretmenleri için Öğretmenler gününde yaptıklarımı paylaşmıştım.Bu sefer onlara diktiğim cüzdanların içine koyacağım hediyelerden kaftan anahtarlıkları ekliyorum.Yıl sonu  geldiği için işyerinde işler çok yoğun.Cüzdanları dikmeyi bitiremedim, bitirnce hepsini topluca eklerim artık.

24 Aralık 2010 Cuma

Yeni Yıl Hediyelerine Devam -III

Kalın iple yaptığım firkete atkılar..Yapılışı çok kolay ve yarım saat içinde bitiyor.Kalın ipi firkete şişine 2 kere dolayarak, farklı bir iple aradan bağlanarak yapılıyor.
Yeğenlerime yaptığım atkılardan eşimin yeğenlerine de yaptım.İki tane şirine amcalarından çok beni beklerler, bende onlara bir şeyler hediye etmeye ve sevindirmeye bayılırım.
Tabii bunlara bere ve cüzdanda eklenerek takım yapılacak...



Yılbaşı Hediyelerine Devam-II

Baykuş yastığı Tülin ablanın bloğunda gördüğümden beri yapmak istiyordum.Kalıbını da çıkardım ama bir türlü dikmek mümkün olmadı.en sonunda izinli olduğum bir güne bunu sığdırdım.Baykuş figürünü çok seven arkadaşıma yılbaşı hediyesi olacak.

Not: Aynı yastık modelini sevgili Nergiz'in bloğunda da rastladım.Onun yaptığı gibi bende kanatları önce arkadan dikmeye çalıştım.Ancak potluk yaptı, olmadı.Daha sonra Tülin ablanın söyledikleri aklıma geldi.O da kanatlarda zorlandığını, bir daha dikerse önden dikeceğini söylemişti.Bende abla sözü dinledim.Çokta iyi yapmışım, önden dikişle daha şirin oldu.

Daha sonra gözlerini biraz daha belirgin yapayım dedim ve amigurumi gözlerden kullandım.

23 Aralık 2010 Perşembe

Dekopaj,Keçe Kitap Ayıraçlarım...

Bir kaç ay önce internetten  kitap ayraçları için dekopaj resimleri indirmiştim.Ama bunları nasıl kullanacağımı bilemedim.Aklımda ince mdf tahtalara yapıştırmak vardı.Ne mümkün o boyutta tahta bulmak.Yapı marketlere bunlar için gitmeyede vakit olmadı.Lolipu'nun bloğunda keçe üzerine yapılan dekopajı görünce, neden olmasın dedim.O peçete ile yapmıştı, ben resimleri kullandım.Ama istediğim gibi olmadı .Resimler kalın keçeye tam yapışmadı.Yanları kötü durdu.Nasıl kurtarayım diye epey düşündüm ama aklımada bir şey gelmedi.Onlardan umudumu kesip, baykuş yastıklarımı dikerken, keçeleri de dikebileceğim aklıma geldi.Ve sonuç...



20 Aralık 2010 Pazartesi

Yılbaşı Hediyelerine Devam-I

Yine İstanbul'a giden hediyelerimden.İki güzel yeğenim için hazırladım.Aslında çok süslü değilimdir ama kızlara yaptığım şeyleri süslemeye bayılıyorum..
Bere, daha önce öğretmenlerimize ördüğümden , bu sefer küçük keçe  çiceklerle süsledim.Atkı firkete işi, hem janjanlı hemde örmesi çok kolay.Cüzdanımız sevgili Yasemin'in bloğundaki anlatımına göre yapıldı.Yanlarına  seveceklerini düşündüğüm  birde kitap koydum.Her ne kadar çocuklar kitabı hediye olarak görmese de, her çocuğun küçük bir kitaplığı olması gerektiğini düşünüyorum.


Ahşap Kutum...

Hafta sonu bu kutuyla uğraştım.Bir kaç gün sonra yeni yıl hediyesi olarak İstanbul'a gidecek.Umarım beğenilir ve severek kullanılır....

Kabartma kısımlarında farklı bir teknik denedim.Teknik demekte doğru değil ya uydurmasyon diyelim.Resimleri krem rengi sünger kağıda yapıştırıp, kenarlarından kestim.Hamur kabartmayı denemediğim için bilemiyorum ama bu şekilde çok kolay oldu.Tabii üzerlerine dekopaj tutalı sürdüm.Bu arada verniğim bitti, akşam tekrar iyice vernikleyeceğim.

15 Aralık 2010 Çarşamba

İki Güzel Etkinlik...

Bugün iki güzel etkinlikten bahsetmek istiyorum size.İlki Tülin ablamın bloğunda duyurusunu yaptığı Lösemili küçük çocuklar için bere-atkı gönderme etkinliği.İkincisi ise sevgili Yeşimin bloğunda bahsettiği ve küçük bir köydeki anaokulu öğrencileri için oyuncak etkinliği.Öğretmenlerinin dediği  gibi o çocuklarda diğer çocuklar gibi oyuncakların en güzeline layık.

Küçük bir çocuğu sevindirmek o kadar kolay ki ya da yaşlı, yalnız bir insanın içini ısıtmak.Çok çaba sarfetmek gerekmiyor, zaman ayırmak, düşünmek, birazda emek.Geçen yıl kardeşimin doğumu için Amerika'ya gitmiştim.Hastane çıkışında bir çanta verdiler ona.Mama, bez, bebek bakım kılavuzu ve gönüllü bayanların ördüğü minicik bir bere ve patik.Bunları örüp, bağışlayan bayanların buna neden bu kadar önem verdiklerini anlamamıştım, küçük sevimli bir jest olarak düşünmüştüm.Geçenlerde eski tarihli yabancı bir örgü dergisini karıştırırken bir köşe yazısı dikkatimi çekti.Burada Çocukları Koruma Organizasyonunun (the Save the Children Organization) Dünyadaki Annelerin Durumu - 2006 yılı raporuna göre her yıl dünyada 4 milyon yeni doğan bebeğin doğduktan sonraki ilk 24 saatleri içinde öldüğünü, fakat küçük bir çabayla bebeklerin hayatının korunabileceğini yazıyordu.Bu çabada bebeğin başını küçük bir bere ile sıcak tutmak.(Tabii dediğim bereler bebeklere zarar vermeyen pamuklu iplerle yapılanlar) Bunun içinde www.savechildren.org adresinden bu berelerin nasıl yapılacağının öğrenilebileceği ve bu şekilde dünyanın farklı bir yerinde bir bebek için bir fark yaratılabileceği  ifade ediliyordu.Çok şaşırdım.Bu şekilde dünyanın değişik yerlerine bebek beresi ve patik örüp gönderen bayanlar var.Ne güzel.Neyse esas konumuza gelirsek, bizde bu etkinliklerde ya da benzerlerinde yurdumuzdaki bebekler veya çocuklar için bir farklılık yaratalım ne dersiniz?

İlk keçe çalışmaları ve bir geri dönüşüm....

Yaptığım ilk keçe oyuncak.Ne yazıkki çabucak tülerdi.Keçe oyuncak yapımı için iyi biri seçim değilmiş, öğrendim.
İçine lavanta koyduğum keçeden filler..
Nazarlıklarda kullandığım, yine içlerine lavanta koyduğum kuşlar.

Kulak pamuğu kutusundan iğnedanlığa bir geri dönüşüm.



14 Aralık 2010 Salı

Eskiden, Çok Eskiden- Petros Markaris

Polisiye kitapları seven bir arkadaşımın tavsiye ettiği bu kitabı zevkle okudum.Aslında bazen kendime kızıyorum, çünkü polisiye kitap kültürüm genellikle Amerikan kitaplarından oluşuyor.Amerikan filmleri, Amerikan kitapları ve Amerikan hayat tarzları dayatılıyor hep.Her ne kadar bu dayatmanın bilincinde olsam da, kendi ufkumu açmak için gerekli araştırmaları yapmamak ve kolaya kaçmak doğru değil benim için.Neyse, bu kitabı okumak ve yazarı tanımak, bu konuda eksikliklerimi ve yanlışlarımı tekrar hatırlattı bana.Petros Markaris ünlü bir polisiye yazarı.Heybeliada'da doğmuş, Yunanistan'da büyümüş İstanbullu bir Rum.Kitapta kahramanı Komiser Haritos, eşiyle geldiği bir İstanbul gezisinde, İstanbul'da peş peşe işlenen cinayetlerin bir ucu Yunanistan'a ve Yunanlılara dayanınca, Türk polisiyle işbirliği yapmak zorunda kalıyor. Uzun yıllar önce Türkiye'de yaşayan, sonra yaşamını Yunanistan'da sürdüren yaşlı bir bayan, hayatının sonuna yaklaştığı sırada İstanbul'a geri döner ve geçmişte ona ve sevdiklerine kötülüğü olan kişilerden intikam almaya başlar.Yazar bu cinayetle, İstanbul Rumlarını, 6-7 Eylül olaylarını ve Varlık Vergisi sonucu yaşadıkları dramı ustalıkla anlatmış.İki toplumun farklılıklarını, benzerliklerini ve İstanbul'u o kadar güzel inceleyip, yansıtmışki .Çok büyük bir zevkle okudum, şimdi sıra yazarın diğer kitaplarında.Mutlaka okunmalı listesinde en başa kondular.

13 Aralık 2010 Pazartesi

Tekrar tekrar yenilenen saat..

Hafta sonu ne zamandır yenilemek istediğim saate takıldı gözüm..Tamam dedim, bunun değişme zamanı geldi.Şaka bir yana şimdiye kadar iki farklı şekle girdi kendisi.İlk halinde yanlarına taşlar yapıştırmıştım.Sonra beğenmedim, yapıştırıcıdan dolayı zeminde bozulunca, bu sefer kağıt ve tutkalla şekiller verip, boyadım.Bir iki senedir böyle kullanıyordum ama içime çokta sinmemişti.Zemin bozuk olunca, kapatmak için bende kumaşla kaplamayı düşündüm.Bunun için önce çevresine sillikonla iki kat elyaf yapıştırdım.
Daha sonra üstünü sevdiğim bir kumaşla kapladım.Kenarlara kurdeleler yapıştırdım.Bu halini daha çok sevdim.