30 Eylül 2011 Cuma

Kaz Dağları -Altınoluk....

Altınoluk yollarındayız.Edremit'e Biga üzerinden geçeceğiz.Aslında Susurluk üzerinden karayolundan gidebiliriz.Ama biz her zamanki gibi arayolları tercih ediyoruz ve arayolun Kaz dağlarından geçmesi bizim için daha cazip.Homeros'un İlyada destanında anlattığı Tanrıların bin pınarlı İda dağı bütün ihtişamıyla önümüzde. 

Dağdan inerken Edremit Körfezi'nin görüntüsü..
Eski  Altınoluk köyü dağın yamacında.Köyün diğer kısmı sahilde.Ben eski köyü daha çok seviyorum.
Çay bahçesinde çayınızı muhteşem bir manzara eşliğinde içiyorsunuz.

29 Eylül 2011 Perşembe

Ocaklar Köyü-Paflima (Büyükova)...

Tatil biteli epey oldu.Ama anıları çok taze.Hayatın çok üstüme geldiği anlarda, resimlere bakıp, o yolculuklara tekrar çıkıyorum.
Marmara Denizi kıyısındaki Ocaklar Köyü'ne gitmeyeli 22 sene olmuş.En son gittiğim yıl, üniversite sınavının sonucunu öğrenmiştim.Altı yaşından onsekiz yaşına kadar, her sene ailece tatillerimizi orada geçirdiğimiz için bir sürü anı birikmiş.Yıllarca tekrar gitmeme nedenim ise o güzelliklerinin bozulduğunu görmek istememem.Sonuçta bu sene Paflima'ya gitmek için yolumuz tekrar oraya düştü.Ocaklar Köyü Erdek'ten sonra Kapıdağı Yarımadasında ve 80'li yıllarda Kumla'dan sonra Eskişehirliler için gözde bir tatil yeri oldu.
Köy halkının çoğunluğunu Yunanistan'dan göçeden Pomaklar oluşturuyor. Bizim gittiğimiz yıllarda Ahmet Mekin'in yazlık evi vardı orada.Kendisini, köpeğiyle sahilde gezerken hayal meyal hatırlıyorum.
Köyün içi çok değişmemiş.
Bu eski yapı yıllar önce daha iyi durumdaydı. Bir de eski bir kilise yıkıntısı hatırlıyorum ama onu bulamadım.
Sahil yolu araç trafiğine kapatılmış.Yol köyün arkasından verilmiş.
Koy aynı güzelliğiyle karşıladı bizi.Eskiden her yaz kaldığımız Esen Kamp'ta kaldık.
Kampın ağaçlı olan kısmı yola gitmiş ve bakımsız kalmış.Ama eskilerden Melek teyzeyi tekrar görmek güzeldi.Kumsal güzel düzenlenmiş ama deniz çok temiz değil .Ama esas sorun akşam olunca başladı.Sahil boyunca kurulmuş olan bir kaç bardan gelen gürültülü müzik,  bütün güzelliği sildi gözümüzde.
Ertesi gün Paflima'ya yola çıktık.Paflima aynı yarımada üzerinde, Narlı ve İlhanlar köyünden sonra küçük bir yerleşim.Yol bazı yerlerde toprak ve iyi değil.Ama manzara muhteşem.
Karşıdaki büyük kara parçası Paşa Limanı adası.
Karşınıza kenarda kalmış, harika koylar çıkıyor.
Bir saatlik yoldan sonra yarımadanın ucuna yakın Paflima'dayız.Yine enfes bir koy.
Kumsal ve deniz çok güzel.Ama yinede Ege'nin temiz denizi yok burada.O yüzden denize girmek, çok içime sinmedi.
İşimizi hallettik.Eşim merak ettiği için Erdek'te denize girip, Altınoluk'a yola çıktık.Bandırma civarında yeni kurulmuş bir sürü rüzgar türbünü karşıladı bizi.
Görüntüleri çok güzel ama yaygın olarak düşünüldüğü gibi bu türbünler her rüzgar seviyesinde çalışmıyor ne yazıkki.

28 Eylül 2011 Çarşamba

Kış İçin Hazırlıklar..

Çocukken en sevdiğim ritüellerden biri annemin kış gelmeden önce yaptığı hazırlıkları izlemekti.Önce tarhana yapılır, evde bir odaya yayılan çarşaf üstünde kurutulurdu.Tarhananın bir kısmı yaş olarak buzdolabında saklanırdı.Daha sonra bir kaç komşu ve akraba bir araya gelip, makarna kesilirdi.Onların yanında erişteleri kesmeye bayılırdım.Bunlarda yine temiz çarşaflar üzerinde kurutulurdu.Hamurun bir kısmı da küçük üçgeneler şeklinde kesilip, fırınlanırdı.Bugün bile üçgen makarnanın lezzetini hatırlıyorum.Daha sonra da turşular kurulur, domatesler konserve yapılırdı.Yıllar geçti, her sonbahar annem bütün işlerinin yanında hepsini yapıp, bize göndermeye devam etti.Çocuklarım onun tarhanasıyla büyüdü, hala salatalık turşusunu yemeye bayılıyoruz.
Bunlar da yazlıkta bizim için kuruttuğu biberler ve patlıcanlar.
O kadar dediğim halde beni beklememiş, kendisi yapmış.Bende gelince fasulye ve kabak kuruttum.Bu sene bamyaya sıra gelmedi.Geçen hafta sonunda da eşim ile birlikte domatesleri şişeledik.Ege tarafında sık yapılıyor ama Ankara'da bu yöntem pek bilinmiyor.Önce soda şişelerini makina da yıkadım.
Sonra domatesleri rondoda ezip, tuz koydum.İstenirse kırmızı biberde konuluyor.Sonra makinası ile kapaklarını taktık ve  tekrar makina da yıkadık. 

Her şişe bir kullanımlık ve bu şekilde hiç bir şey olmuyor.40 şişe yapmışız, bu hafta sonu 30 daha yapmamız lazım.Geçen hafta sonu da yeşil fasulye, şeftali ve barbunye hazırlayıp buzluğa attım.Yeşil fasulyeyi bir kaç senedir yağda çevirip koyuyorum poşetlere.Bir de üstü kırmızı çizgili fasulyeleri seçiyorum.Çok lezzetli oluyor.Tavsiye ederim.Benden de kış hazırlıkları  bu kadar...

26 Eylül 2011 Pazartesi

Hafta Sonunda Dinlenmek Ne Mümkün...

Hafta sonu dinlenmeyi isteriz değil mi? Benim için mümkün değil, alıştım artık.Bir koltuğa bir sürü karpuz koymaya kalkınca, yeni haftaya da  böyle yorgun başlıyorum.Hafta sonundan ilk karelerim el işleri olsun...
Yarısına geldiğim battaniyem.
Lif modum bir süre daha devam edecek galiba.. 
Hafta sonunun ikinci kareleri kış hazırlıkları.Onlar bir sonraki postta.
Umarım sizin haftanız daha güzel başlasın.

23 Eylül 2011 Cuma

Bebek Hazırlıkları - II...

Bugünlerde inanılmaz bir yoğunluk yaşıyorum, bir yandan okulların açılması, öte yandan işyerinde acil yapılması gereken tablolar..Eklemek istediğim postlarım sırada bekliyor.Geçen hafta hazırladığımız bebek şekeri sepeti de bunlardan biri..

Bebek şekeri sepetini hasır sepetten yapmayı düşünüyordum.Ama Suluhan'da bunun için plastik sepetlerin satıldığını görünce onlardan aldık.Fiyatı  3,5 TL idi. 

 Önce sapları çıkarıp,sepeti beyaz saten kumaşla kapladık.
Sapları önce kumaşla sonra açık mavi tül ile kapladık.Mavi incileri doladık ve ortasına bir ayıcık koyduk. 
Aynı kumaştan içine bir parça yerleştirdik.Sonra açık mavi dantel ile pileler vererek sepete diktik.En üste ise mavi desenli tülden geçirdik.Birleşim yerlerine kalan tüylü harç, inci ve en üste de bebek yapıştırdık.

Teyzesi ile biz yaptığımız işten memnun kaldık, en önemlisi annemiz çok beğendi.Teyzemiz yeğeni için çoook çalıştı.Zaten sevgi de emektir değil mi?

Not: Emir bebek bu sabah dünyaya geldi.Ben henüz görmedim ama bembeyaz iştahlı bir bebişmiş.Öğlen arası süt kuzusunu görmeye gideceğim.İnşallah anne ve babası ile sağlıklı , güzel yılları olur.

19 Eylül 2011 Pazartesi

Bebek Hazırlıkları-I

Küçük Emir için teyzesi ile birlikte cumartesi bütün gün çalıştık.Emir inşallah önümüzdeki cuma dünyaya gelecek.İlki takı yastığı..


İkincisi kapı süsü.Modeli internetten Emir'in annesi buldu.Yapım aşamaları :
Önce mukavvadan bir büyük üç tane küçük bulut şeklinde parça kestik.
Üzelerine iki kat elyaf koyduk ve kadife kumaş ile kapladık.Kenarlara tüylü harç geçirildi.
Küçük bulutların sadece birine harçtan geçirildi. 
             Harfleri keçeden kestik.Süslerin çoğunu Suluhan'dan ve Erdoğan düğmeden aldık.
                         

                                        Ve sonuç:

17 Eylül 2011 Cumartesi

Doğum Günüm...


İnsanın kırk yaşına kadar geçen yılları bir kitap, 
geri kalan yılları da o kitabın eleştirmesidir. 
                            SCHOPENHAUER

13 Eylül 2011 Salı

Okula Başladık..

Bugün küçüğüm ilkokula başladı..Şanslıyız, ana okulundaki öğretmenine benzeyen , seveceğimiz bir öğretmenimiz oldu.

7 Eylül 2011 Çarşamba

Duck Bezinden Geri Dönüşüm Çanta..

Bu tarz bez torbaları kullanmayı çok seviyorum.Naylon poşetlerden güzel, en önemlisi sağlıklı.
İşte bu torbalardan birini çanta dikerken, astar olarak kullandım.Çantanın kumaşı Duck bezi.Bu kumaşları ilk olarak Tiryaki'nin bloğunda görmüştüm.Çok güzel modelleri var.
 Not:Bu ilk çanta denemem oldu.Hoşuma gitti..

Tatilde Okuduğum Kitaplardan...

Tatilde ilk okuduklarım  Emrah Serbes'in kitapları oldu.'Her Temas İz Bırakır' ve 'Son Hafriyat' da Behzat Ç.'nin maceraları var.Her iki kitabı da film senaryosu gibi okudum.Gözünüzde olaylar ve kişiler hemen canlanıyor.Tabii olayların Ankara'da geçmesi ayrı güzel.Çünkü kendinizi tanıdık yerlerde gezerken hissediyorsunuz. Eğer dizisini sevdiyseniz, kitaplarını da okumanızı öneririm.
Üçüncü kitap 'Erken Kaybedenler' taşrada yaşayan erkek çocuklarının hikayelerinden oluşuyor.Hepsi birbirinden ilginç ve traji-komikti.Unutmadan, kitapların hepsinde bol küfürlü diyaloglar var.Ama bu durum karakterlerle o kadar güzel  oturtulmuş ki rahatsızlık vermiyor, daha çok komik geliyor.
Elif Şafak'ın çok sevmesem de, takip etmekten vazgeçemediğim bir yazar olduğunu daha önce bahsetmiştim.Genellikle duruşundan dolayı baştan sevmediğim ve okumadığım yazarlar vardır, Tuna Kiremitçi gibi.Okumaya inat edip 4-5 kitabından sonra vazgeçtiğim yazarlar vardır, Orhan Pamuk gibi.Çok sevdiklerim vardır, bütün kitaplarını bitiririm, Sevgi Soysal ve Halikarnas Balıkçısı gibi.Elif Şafak ile okuyucu ilişkim ise bulanık.Röportajlarını, gazete yazılarını sevmiyorum ama 'Aşk' ve 'Baba ve Piç' romanlarını severek okudum.

'İskender' i de bu çelişik duygularla aldım.Severek okudum.Sürükleyici ve güzel.Bir tek yazar tarafından bazı karakterlerin çok derin işlenmediğini düşünüyorum.Özellikle İskender karakterinin.

6 Eylül 2011 Salı

Lif Örmek...



Tatilde ördüğüm lifler.Ördükçe öresim geldi.Hem çabuk bittiler hemde renkleri çok hoşuma gitti.
Bunların modelini annemdeki çok eski bir lifin modelinden çıkardım.Farklı renkli olanları da  yolda..
Sevgili Kutsev'in bloğunda açıklamaları ile verdiği bulmaca lif. 
Yine Kutsev'in açıklamaları ile ördüğüm uzun lif.. 


5 Eylül 2011 Pazartesi

Dönmek Güzel, İşe Başlamak Zor...



Tatilim bitti.Üç hafta tatilden sonra işe başlamak pek zor geldi.Emekliliğe de daha var, hayırlısı..Tatilde yapmayı düşündüğüm hemen hemen her şeyi yaptım.Lifler örüldü, değişik yerlere gidildi, 6-7 kitap bitirildi ve bol bol denize girildi.Açık tenli olduğum için denize geç saatlerde gittik.Denizden çıktıktan sonra kıyıdaki çay bahçesinde eşimle kitap okuduk. Sonbaharda deniz kenarında keyif yapmanın hayalini kurduk.Güzeldi, çabuk bitti...