Dünya Emekçi Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun...
8 Mart 2012 Perşembe
6 Mart 2012 Salı
Bebek Örgüleri ve Amigurumi Pocoyo...
Geçen hafta sonu bitirdiğim bebek yeleği.Daha önce farklı ipten aynı modelde bir yelek daha örmüştüm.Örmeyi çok sevdiğim, kullanımı rahat bir model.
İp: Nako Hoşgeldin
Şiş :4 numara
Yapılışı:Yelek boyun kısmından 74 ilmek ile başlanıyor.7 ilmek kenar lastikler için ayrılacak, 12 ilmek kollar için 15 ilmek arka, 16 ilmekte ön için araları 1 arttır+ 1 düz +1 arttır şeklinde olacak.Bu sayıya ve ipe göre yelek 1-3 aylık bebekler için oluyor.
Ateşböceğime başladığım Pocoyo.Annesi bu kahramanı çok sevdiğini söyledi.Bitmiş halini de eklerim..
5 Mart 2012 Pazartesi
Pizza,Un Kurabiyesi..Bol Kalorili Bir Haftasonu...
Geçen hafta sonu müthiş bir tipi vardı Ankara'da.AKM'deki Rize Günlerine gitmek istiyordum, olmadı.Bende oğluşlarım için çalıştım.İlki Dr-Oetker'in Un Kurabiyesi.Büyüğüm çok sever ve hemen hemen hepsini o tüketti.
Tarifim bu kitaptan.Annem evlendiğim zaman vermişti, yaklaşık benim yaşımda ve her zaman elimin altında.Ondan yaptığım her tarifde annemin eli varmış gibi geliyor bana..
Rus salatamız.Mayonezini Tülin abladan öğrendim.İlk defa denedim ve çok beğendim.
Gördüğünüz üzere çok kalorili bir hafta sonuydu ama yemedim desem yalan olur.Hepsinin tadına baktım.Yemek kadar güzel bir şey var mı acaba?
1 Mart 2012 Perşembe
Biraz Kar..Biraz Film...
Aslında biraz değil çok, pek çok kar.Yaklaşık yirmi yıldır Ankara'dayım ve ilk defa bu kadar kar yağdığını gördüm.Geçen çarşamba sabah tipi ile uyandık.Yollar 50 cm kar, tipiden göz gözü görmüyordu ve okullar tatil oldu.İşyerinden izin aldım ve o günü oğluşlarımla geçirdim.Perşembe ise okulları tatil yapan ama velilere izin vermeyi zul sayan zihniyete söylenene söylene işe gittim, oğluşlarım mecburen kendileri kaldı.Neyse sinirlenmeden bu haftayı bitireyim değil mi? Bizim lojmandan kış manzaraları..
Resimleri çektiğimde tipi bitmişti..
"Eugenia “Skeeter” Phelan, Ole Miss'den yeni mezun olmuştur ve bir yazar olarak çalışmak amacındadır. Jackson, Mississippi'de birlikte büyüdüğü diğer kızların aksine bir kariyer istemekte ve evli arkadaşları ve annesinin değişmeyen şaşkınlığına rağmen evliliği ve çocukları ertelemek konusunda çok kararlıdır. Yerel gazetede Bayan Myrna'nın temizlikte püf noktaları işini alınca en iyi arkadaşının hizmetçisi Aibileen'dan yardım ister ve kendini New York'daki bir kitap editörünün zoruyla gizli bir projeye başlarken bulur. Ortaya çıkardığı dokunaklı hikayelerden ilham alır.Resimleri çektiğimde tipi bitmişti..
Çarşamba günü seyrettiğimiz filmi de paylaşmak istiyorum.Olaylar 1960'lı yıllarda Amerika'da Mississipi eyaletinde geçiyor.Misssissipi o dönem ırkçılığın en derin yaşandığı güney eyaletlerinden biri.Konuyu daha önceden bilsem de filmin anlatımı, diyaloglar ve özellikle Minny karakterine bayıldım.Büyüğümün de ilgisini çekti, merakla seyretti.
Filmin kısa özeti :
Aibileen Clark, hayatı boyunca Jackson, Mississippi'deki beyazların evlerinde hizmetçilik yapmıştır. İşverenlerinin 17 çocuğunu ile trajik ve gereksiz yere bir kazada ölen kendi oğlunu yetiştirmiştir. Tek çocuğunun ölümüyle üzülen Aibileen, hem inancından hem de en iyi dostu Minny'den güç alır.
Aibileen, yürekli ve saygın bir biçimde Leefolt ailesinin hizmetçisi olarak görevlerini yerine getirir. Küçük kızları Mae Mobley'ye bakar. Skeeter hayatına girince Aibileen kendini açar ve basit bir hareket büyük bir intikam riski taşısa da hayatında ilk kez hikayelerini anlatır.
Açık sözlü Minny Jackson, Mississippi'nin en iyi aşçısı olarak ün yapmış, 33 yaşında bir hizmetçidir. Hilly Holbrook (Bryce Dallas Howard) için çalışır. Ama saygısız bir hareketiyle kendini kovulmuş ve yalnız ve sudan çıkmış bir balık olan Celia Foote (Jessica Chastain) için Jackson'ın varoşlarında çalışırken bulur. Minny, Aibileen'ın en iyi dostudur ve oğlunu kaybettikten sonra üzüntüsünü atlatmasına yardım etmiştir. Minny güçlü ve bağımsız olmasına rağmen yine de söz konusu Skeeter'ın projesi olduğunda mantıklı ve aynı zamanda makul derecede şüphecidir.
İnanılmaz birlikteliklerinden dikkat çekici bir kardeşlik doğar ve hepsine kendilerini tanımlayan sınırları aşma cesareti verir ve bazen şehirdeki herkesi değişim zamanıyla yüz yüze bırakmak anlamına gelse de o sınırların aşılmak için konduğunun farkındalığını yaratır."
Puro Kutularını Değerlendirmeye Devam..
Geçen Şubat tatilinde kalan puro kutularını da boyamıştım.Ne yazıkki elimde bir tek bunun resmi kaldı. 
(Peçeteyi BİM'den aldım.)
Peçete dekopajını ablama da öğrettim.Bu kutuda onun eseri..
Boyamaya ilk başladığımda çevremdeki herşeye boyayarak yenileyebilirmiyim diye bakardım.Ablamda küçük oğlunun yazı tahtasının kenarlarına peçete dekopajı yapmış.İlk defa yapan biri için ben çok düzgün buldum.Ya siz?
Kıssada Hisse: Artık puro kutularının bizim eve uğrayacağını sanmıyorum.
Kısa Not:Meral hanıma bloğunda peçete dekopajını detayları ile anlattığı için tekrar teşekkür etmek istedim.O kadar güzel bir teknik ki, sıfır hata ile harika şeyler yapabiliyorsunuz.Meral hanımın güzel anlatımı burada...
28 Şubat 2012 Salı
Hazır Aplikeler..
Hazır aplikeleri çok beğeniyorum ama genelde pahalı oluyorlar.O yüzden Erdoğan düğmede bunları çok uygun fiyata bulunca sevindim.Melike-Zeynep'e ait kıyamadığım bir nevresimim vardı.Ne yazık ki üzerinde mavi lekeler oluştu.
Çicekli aplikeleri lekeli kısımlara ütü ile yapıştırdım.
Yine elimde oğluma yurtdışından aldığım ama küçük gelen beyaz atletler vardı.Bunları da aşağıdaki şekilde değerlendirdim.
Diğer tişörtlere elde aplikeler hazırlayacağım.Daha sonra onları da paylaşırım..
27 Şubat 2012 Pazartesi
Keçeden Kılıflar..
Bir süredir fotoğraf makinamın kılıfı kayıptı.Bu keçe kılıf da ne zamandır yapılacaklar listesindeydi.Modeli Tülin abla buldu, kenarlarını Dilekciğim dikti.
İçinin kılıfını ben hazırladım.Üstünü birlikte süsledik.Kapak kısmında çantalarda kullandığım manyetik çıt çıtlardan kullandım.Fikir aldığımız site burada.
Kılıfı hazırlarken gözüm eskiyen telefon kılıfına gtti.Hem kendime hem de Dileğe aynı model kılıflardan yaptım.Bu benim olan.
Kılıfı hazırlarken gözüm eskiyen telefon kılıfına gtti.Hem kendime hem de Dileğe aynı model kılıflardan yaptım.Bu benim olan.
Herkese sağlıklı ve huzurlu bir hafta dilerim arkadaşlar..
24 Şubat 2012 Cuma
Origami Filler ve Anısı Olanlar...
Origami eski bir Japon kağıt katlama sanatı.Küçükken bir ara çok yapardım ama bir süredir hiç uğraşmadım.Bu filler ise becerikli bir arkadaşımın elinden çıktı.Bu sıralar iş stresini bu şekilde atıyor.Bende ondan 7 tane fil istedim.Beni kırmadı ve hemen yaptı.
Aslında bu iş için origami kağıtları var ama onlar pahalı olduğu için bunlar elişi kağıtlarından yapıldı.
Çok sevimliler değil mi? Bir ara porselen sertleştirme sıvısı ile boyayıp, vernikleyeceğim.Böylece daha dayanıklı olurlar diye düşünüyorum.
Eğer yapmak isterseniz, yapımı burada.Yine internette bakarsanız,inanılmaz eserler yapıldığını görürsünüz.Japonların sabrına hayran olmamak mümkün değil..
Bu resimler ise işyerimde bilgisayarımın üstünden..Her bir parçanın anısı var benim için, bu yüzden çok değerliler.Bisiklet arkadaşımın kızının nikah şekeri, bebek biblolardan biri yeğenimin biri Emir'in doğumundan ..
Bakır nazar boncuğunu, sevdiğim bir ablam oğlunun askerlik yaptığı Erzincan'dan getirmişti, yün sepeti ve tahta kutu Tülin ablanın hediyesi, mineli kutuyu ise eşim almıştı,
Amatist taşını negatif enerjiden uzak durmak için ben aldım, Atatürk büstü ise eski bir amirimin hediyesi...
21 Şubat 2012 Salı
Ulus-Gramafon Kafe-Nostalji...
Geçen hafta yolum Ulus'a düştü. İyi ki de düşmüş, daha önce görmediğim sokaklar ve ilginç mekanlar keşfettim.Bu sokak Ulus'un arka sokaklarından.Evin karşısında eski bir okul var.Yıkık dökük evlerin arasında bir anda karşınıza çıkıyor.
Renkleri ile sizi büyülüyor.
Kapısında kaygısızca uzanmış misafiri de var..
Sonraki durağımız Gramafon Kafe.Pirinç Han'ın yanındaki sokakta.Ortam antika ve nostalji seven kişiler için harika.Ortada soba ve üzerinde çaydanlıklar..
Binbir çeşit pikap ve gramafon var burada..Bir de aşık olduğum guguklu saatler.
Duvarlar plak dolu, arka fonda çalan Türk sanat müziği "Hatırla ey peri, o mesut geceyi..."
Eski film makinesi..
Çocukluğumda aynı böyle bir televizyonumuz vardı.
Menüsü eski bir plak.
Yine bir kırtasiyede bulduğumuz eskilerden kalan bir defter.Biz bu defterlere ucundan yetiştik.Üniversite sınavına hazırlanırken matematik çalışma defteri olarak kaç tane kullandığımı bende hatırlamıyorum..
Ulus Ankara'da en sevdiğim semtlerden.Evet çok eski,bakımsız ve kalabalık.Ama sürekli yeni hazineler keşfedebileceğiniz ve zaman zaman geçmişte yolculuklara çıkabileceğiniz sıcacık bir köşe..
20 Şubat 2012 Pazartesi
Bir Film, Bir Kitap ve Örgülerle Hafta sonu...
Bu hafta sonuna yorgun başlamıştım ama beklediğimden daha keyifli geçti.Cumartesi dolgusu kırılan dişimi yaptırdıktan sonra oğluşumla Fetih filmini izlemeye gittik, bilet bulmamız epey zor oldu.Filmi çok merak ediyordum ama beklediğimi bulamadım.
Filmin savaş sahnelerinde masraftan kaçılmamış ama senaryo zayıftı, konu bir Fatih'in bir Ulubatlı Hasan'ın üzerinde yoğunlaşmıştı.Oyunculuklar iyi değildi, hele Ulubatlı Hasan bana Kara Murat filmlerini hatırlattı.
Hafta sonu yeni bir kitaba başladım.Yarısına geldi.Okuduğum her sayfa, tasvir edilen şiddet sahneleri ile beni irkiltmeye devam ediyor..Kitabın arka yüzünden " AZ…Küçük bir kelime, büyük bir roman.Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az...O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az...Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z.
Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var.O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi...
11 yaşında bir tarikat şeyhinin oğluyla evlendirilen korucu kızı Derdâ ile hapisteki bir gaspçının aynı yaştaki oğlu “mezarlık çocuğu” Derda’nın bir mezarlıkta kesişen hayatlarının, bu iki çocuğu kırk yıl boyunca her tür şiddetle yontup birbirlerine hazırlayışının, (bütün anlamlarıyla) Yazı’nın bu iki çocuğu birleştirmesinin hikâyesi.
Çocuk şiddeti, hayatın şiddeti, aşkın şiddeti, inancın şiddeti, hırsın şiddeti üzerine, A’dan Z’ye şiddet üzerine, dilin ve yazının şiddetiyle bir roman…"
Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var.O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi...
11 yaşında bir tarikat şeyhinin oğluyla evlendirilen korucu kızı Derdâ ile hapisteki bir gaspçının aynı yaştaki oğlu “mezarlık çocuğu” Derda’nın bir mezarlıkta kesişen hayatlarının, bu iki çocuğu kırk yıl boyunca her tür şiddetle yontup birbirlerine hazırlayışının, (bütün anlamlarıyla) Yazı’nın bu iki çocuğu birleştirmesinin hikâyesi.
Çocuk şiddeti, hayatın şiddeti, aşkın şiddeti, inancın şiddeti, hırsın şiddeti üzerine, A’dan Z’ye şiddet üzerine, dilin ve yazının şiddetiyle bir roman…"
Yine hafta sonu bitirdiğim erkek beresi.Atkısına takım yapıldı.
Seraphina şalım devam ediyor.Örmesi çok keyfli..
Ağız dolusu gülebileceğiniz, keyifli bir hafta geçirmeniz dileğiyle...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)