28 Şubat 2012 Salı

Hazır Aplikeler..

Hazır aplikeleri çok beğeniyorum ama genelde pahalı oluyorlar.O yüzden Erdoğan düğmede bunları çok uygun fiyata bulunca sevindim.Melike-Zeynep'e ait kıyamadığım bir nevresimim vardı.Ne yazık ki üzerinde mavi lekeler oluştu.
Çicekli aplikeleri lekeli kısımlara ütü ile yapıştırdım.
Yine elimde oğluma yurtdışından aldığım ama küçük gelen beyaz atletler vardı.Bunları da aşağıdaki şekilde değerlendirdim.



Diğer tişörtlere elde aplikeler hazırlayacağım.Daha sonra onları da paylaşırım..

27 Şubat 2012 Pazartesi

Keçeden Kılıflar..

Bir süredir fotoğraf makinamın kılıfı kayıptı.Bu keçe kılıf da ne zamandır yapılacaklar listesindeydi.Modeli Tülin abla buldu, kenarlarını Dilekciğim dikti.
 İçinin kılıfını ben hazırladım.Üstünü birlikte süsledik.Kapak kısmında çantalarda kullandığım manyetik çıt çıtlardan kullandım.Fikir aldığımız site burada.
 Kılıfı hazırlarken gözüm eskiyen telefon kılıfına gtti.Hem kendime hem de Dileğe aynı model kılıflardan yaptım.Bu benim olan.
Herkese sağlıklı ve huzurlu bir hafta dilerim arkadaşlar..

24 Şubat 2012 Cuma

Origami Filler ve Anısı Olanlar...

Origami eski bir Japon kağıt katlama sanatı.Küçükken bir ara çok yapardım ama bir süredir hiç uğraşmadım.Bu filler ise  becerikli bir arkadaşımın elinden çıktı.Bu sıralar iş stresini bu şekilde atıyor.Bende ondan 7 tane fil istedim.Beni kırmadı ve hemen yaptı.
 Aslında  bu iş için origami kağıtları var ama onlar pahalı olduğu için bunlar elişi kağıtlarından yapıldı.

 Çok sevimliler değil mi? Bir ara porselen sertleştirme sıvısı ile boyayıp, vernikleyeceğim.Böylece daha dayanıklı olurlar diye düşünüyorum.
 Eğer yapmak isterseniz, yapımı burada.Yine internette bakarsanız,inanılmaz eserler yapıldığını görürsünüz.Japonların sabrına hayran olmamak mümkün değil..
 Bu resimler ise işyerimde bilgisayarımın üstünden..Her bir parçanın anısı var benim için, bu yüzden çok değerliler.Bisiklet arkadaşımın kızının nikah şekeri, bebek biblolardan biri yeğenimin biri Emir'in doğumundan ..
Bakır nazar boncuğunu, sevdiğim bir ablam oğlunun askerlik yaptığı Erzincan'dan getirmişti, yün sepeti ve tahta kutu Tülin ablanın hediyesi, mineli kutuyu ise eşim almıştı,
Amatist taşını negatif enerjiden uzak durmak için ben aldım, Atatürk büstü ise eski bir amirimin hediyesi...


21 Şubat 2012 Salı

Ulus-Gramafon Kafe-Nostalji...

Geçen hafta yolum Ulus'a düştü. İyi ki de düşmüş, daha önce görmediğim sokaklar ve ilginç mekanlar keşfettim.Bu sokak Ulus'un arka sokaklarından.Evin karşısında eski bir okul var.Yıkık dökük evlerin arasında bir anda karşınıza çıkıyor.
Renkleri ile sizi büyülüyor.
Kapısında kaygısızca uzanmış misafiri de var..
Sonraki durağımız Gramafon Kafe.Pirinç Han'ın yanındaki sokakta.Ortam antika ve nostalji seven kişiler için harika.Ortada soba ve üzerinde çaydanlıklar..
Binbir çeşit pikap ve gramafon var burada..Bir de aşık olduğum guguklu saatler.
Duvarlar plak dolu, arka fonda çalan Türk sanat müziği "Hatırla ey peri, o mesut geceyi..."
Eski film makinesi..
Çocukluğumda aynı böyle bir televizyonumuz vardı.
Menüsü eski bir plak.
Yine bir kırtasiyede bulduğumuz eskilerden kalan bir defter.Biz bu defterlere ucundan yetiştik.Üniversite sınavına hazırlanırken matematik çalışma defteri olarak kaç tane kullandığımı bende hatırlamıyorum..
 Ulus Ankara'da en sevdiğim semtlerden.Evet çok eski,bakımsız ve kalabalık.Ama sürekli yeni hazineler keşfedebileceğiniz ve zaman zaman geçmişte yolculuklara çıkabileceğiniz sıcacık bir köşe..

20 Şubat 2012 Pazartesi

Bir Film, Bir Kitap ve Örgülerle Hafta sonu...

Bu hafta sonuna yorgun başlamıştım ama beklediğimden daha keyifli geçti.Cumartesi dolgusu kırılan dişimi yaptırdıktan sonra oğluşumla Fetih filmini izlemeye gittik, bilet bulmamız epey zor oldu.Filmi çok merak ediyordum ama beklediğimi bulamadım.
 Filmin savaş sahnelerinde masraftan kaçılmamış ama senaryo zayıftı, konu bir Fatih'in bir Ulubatlı Hasan'ın üzerinde yoğunlaşmıştı.Oyunculuklar iyi değildi, hele Ulubatlı Hasan bana Kara Murat filmlerini hatırlattı.
Hafta sonu yeni bir kitaba başladım.Yarısına geldi.Okuduğum her sayfa, tasvir edilen şiddet sahneleri ile beni irkiltmeye devam ediyor..Kitabın arka yüzünden " AZ…Küçük bir kelime, büyük bir roman.Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az...O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az...Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z.
Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var.O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi...
11 yaşında bir tarikat şeyhinin oğluyla evlendirilen korucu kızı Derdâ ile hapisteki bir gaspçının aynı yaştaki oğlu “mezarlık çocuğu” Derda’nın bir mezarlıkta kesişen hayatlarının, bu iki çocuğu kırk yıl boyunca her tür şiddetle yontup birbirlerine hazırlayışının, (bütün anlamlarıyla) Yazı’nın bu iki çocuğu birleştirmesinin hikâyesi.
Çocuk şiddeti, hayatın şiddeti, aşkın şiddeti, inancın şiddeti, hırsın şiddeti üzerine, A’dan Z’ye şiddet üzerine, dilin ve yazının şiddetiyle bir roman…"
Yine hafta sonu bitirdiğim erkek beresi.Atkısına takım yapıldı. 
 Seraphina şalım devam ediyor.Örmesi çok keyfli..
Ağız dolusu gülebileceğiniz, keyifli bir hafta geçirmeniz dileğiyle...

17 Şubat 2012 Cuma

Vedat Sakman Dinlemek ve Yeni İşler....

Bu sabah yine bembeyaz bir Ankara sabahına uyandık.Çocuklar sabırsızlıkla bekledi ama okullar yine tatil olmadı. Bizde belki idari tatil olur dedik.O da olmadı.Herkes mutsuz sabah sabah yollara döküldü..
Şimdi işyerinde Vedat Sakman'ı dinliyorum.Bu hafta hissedemediğim huzuru, onun yumuşak yorumu hissettiriyor bir tek.
Stresle başetmem lazım, biliyorum.Yeni elişlerine başlıyorum, onlarda bir süre oyalıyor.Bitki çaylarından içiyorum, onların da fazla tüketimi karaciğeri zorluyor.En iyisi yürüyüş, kar izin vermiyor.Spor yapmak ise bir disiplin işi.Bir süre yapıyorum, sonra zor geliyor.Kişisel gelişim kitapları ise taş gibi ağır geliyor bana, onu yap , bunu yapma cümleleri hep tersini yapma isteği uyandırıyor.Kendimi bir dönme dolaba binmişim gibi hissediyorum, inmek mümkün değil.Çünkü hep yapılması gereken işler ve bakılması gereken oğluşlar var. Bir şeyleri fazla bilmek iyi bir şey midir, günü yaşamadan geleceğe ilişkin kurgular stresi arttırmaktan başka ne işe yarar?Ya da dürüst olmak, cesur olmak, bildiğinde diretmek, kendine ve bilgine güvenmek sadece erkekler için mi geçerlidir?Sorular uzar gider ve yeni pazartesiler başlar..
Anladığınız üzere arkadaşınız bu sıralar bunalım takılmakta.Onun stresle başetmesinin en güzel yolu dostları, onlarla geçirilen saatler ve onlardan alınan tavsiyeler.Sonuçta herkes bu yollardan veya benzerlerinden geçiyor.Buraya kadar dayandıysanız yazımı yeni başladığım el işimle tamamlayayım.Bu şalı Tülin abla da beğenmiştim, o da sağolsun bana başladı.Rengi ve modeli güzel değil mi?
Not: Unutmadan 40 yaşıma kadar sadece gölge yaptırdığım sarı saçlarımı kızıla boyattım.Kendimi biraz da olsa canlanmış hissediyorum...))

16 Şubat 2012 Perşembe

Örülerek Sökülen Berenin Dikilmesi...

Dün ismini vermeyen bir izleyicim bana örülerek sökülen bereyi nasıl birleştirdiğimi sormuş.İlk fırsatta resimledim, umarım yardımcı olur...
Bere dikilmeden önce.
 Üst kısmın kenarındaki geniş ilmekleri aldım.
 Sonra ipimi çekerek, büzüyorum.Eğer ponpon yapılacaksa bükerek oluşturduğumuz kordonu yine bu ilmeklerden geçiriyoruz.
 Yanını sıkı bir şekilde diktim.
 Şapkanın üstü..

Ben bereleri bu şekilde birleştiriyorum ama başka yöntemlerde vardır eminim...

15 Şubat 2012 Çarşamba

Atkı ve Bereler...

Son zamanlarda sürekli bere örüyorum.Bir kısmı hediye, bir kısmı Lösev için, bir tanesi ise kendime.Bu bereyi de eşim için ördüm.
 Örülüp, sökülen berelerden tekrar ördüm.Kenar kısmını Sevda'nın ördüğü şekilde yaptım.Yalnız diğerlerinde olduğu gibi saç örgülü kısım başı sarmadı.Bu sebeple diğerlerinden biraz daha dar ördüm.
Bu bereyi ise Dileğin yaşgünü hediyesi olarak ördüm.Ressam beresi tarzında ve çok sık yaptığım modellerden..
Atkısı ile takım oldu.
 Nasıl da yakışmış arkadaşıma değil mi?İyi günlerde sağlıkla kullansın..

14 Şubat 2012 Salı

Benim Becerikli Arkadaşlarım...

Ankara'da yine kar yağmaya başladı.Bu hafta sürekli kar var.Eskiden içimizi açan kar, şimdi işkenceye dönüştü.Hepimiz akşam eve nasıl gideceğimizi düşünür olduk.Yine de bunlara inat işyerindeki arkadaşlarımın ördüğü çicek lifleri paylaşmak istedim sizlerle.Örneğin açıklaması detayları ile burada..






Sadece sevgililler gününde değil, her daim sevdiklerinizin yanınızda olması dileğiyle...